Erdoğan Esip Gürledi, Amma - Orhan Birgit

AKP’nin İstanbul il kongresini, kentin en büyük stadyumu olan TT Arena’da yapmasından CHP ve MHP’nin kendilerine özel dersler çıkarması gerekmiyor mu?
Aslında yapılan Siyasal Partiler Yasası’nın aradığı anlamda bir kongre olmaktan çok, senaryosu Aziz Babuşçu tarafından en küçük ayrıntılarına dek belirlenmiş bir Recep Tayyip Erdoğan şovudur. Ama zaten partinin ve ülkenin “tek adamı” olma yolunda planlı adımlar atan Erdoğan, 10 yıllık tek başına iktidar olmanın getirisinden değil, ülkede yeterli muhalefet olmayışının avantajından da yararlanmaktadır.
Özellikle AKP üyesi olanlar ellerini vicdanlarına koyarak, geride kalan o 10 yıl içinde iktidarlarının hangi fabrikaları kurduğunu, hangi büyük iş sahalarını oluşturmuş olduğunu düşünürlerse, o hesabın bilançosunu da kolaylıkla okuyacaklardır.
Liderleri pazar günkü konuşmasında, başbakan olarak, doğup politikaya atılmış olduğu İstanbul’daki yoldaşlarına ve elbette “öteki” olarak gördüğü biz hemşerilerine seslenirken neler söylüyor?
“Gecekondularda sefalet içinde yaşayan kardeşlerimizin üzerimizde emaneti var” diyor.
On yıl sonra, o emanetin ne durumda olduğuna ise nedense değinmiyor. Konuşmasını gerçekleştirdiği 60 bin kişilik stadyum elbette profesyonel futbolumuz için önemli bir yapıttır. AKP bu 10 yıl içinde başka yerlerde de yollar köprüler yapmıştır.
Fakat, nedense ve özellikle Güneydoğu’da işsizlerin dört gözle beklediği fabrika yapan fabrikalar için bir çivi çakılmadığı gerçeği karşısında, şimdi özel sektörün bölgede kimi yatırımlar için hazırlanmakta olduğu haberi yazılı basının manşetlerinden duyurulmaktadır.
Özel sektör, önce can güvenliğinin sağlanmasını ister. Ne yazık ki, kentler arasındaki ana yollarda bile zaman zaman o güvenliğin bulunmadığının acı örneklerinin başında 11 güvenlik görevlimizin ve 1 AKP belde başkanının terörist eşkıya tarafından dağa kaldırılmış olmaları geliyor!
Başbakan, tam PKK’nin siyasal kanadı ile bir masaya oturmaya hazırlanırken, sabah yatağından solundan mı, yoksa sağından mı kalktığını bilmiyoruz, ama bir de bakıyoruz ki görüşme ne kelime, çevresini hallaç pamuğuna çevirmiş!
Madem ünlü pazar konuşmasından başlamıştık. Onunla devam ederek “Usta”ya rica yollu bir soru yöneltelim ve bugünkü parti grubu konuşmasında asgari ücret koşulları ile, üstelik kayıt dışı ekonominin kurallarına uymak zorunda bırakılarak evlerine ekmek götürmek için alın teri dökenlerin durumlarını soralım:
Erdoğan’ın hangi konuşmasında, emeğin en “yüce değer” olduğunu söylediğini, iktidar yağcılığına soyunmuş sarı sendikaların liderleri bize anlatabilirler mi?
İstanbul’un tozlu çamurlu sokaklarında doğduğunu söyleyebilen eski İETT işçisinin gözünde, artık emeğin değil, sadece vahşi kapitalizmin adı vardır.
Başbakan’ın bıraktığı o boşluğu muhalefet partileri, özellikle CHP tamamlasa ya?
Ne gezer...
Övünçle o büyük tarihine reddi miras yaparak kendisini Yeni CHP kartviziti ile tanımlamaya özel önem veren CHP, 1970’lerde programına Demokratik Sol sözcüğünü aldığını bile çoktan unutmuş olmalıdır. Dolayısıyla emek, alınteri gibi kavramlar artık tarihin sararmış sayfalarında bir anı gibi kalmıştır.
Dün CHP’nin üçüncü genel başkanı Bülent Ecevit’in doğum günüydü.
Acaba CHP ve DSP, kendilerine iktidar yolunu açmış olan emekçi dostu, demokratik sol söylemin babası için ne tür bir anma yaptılar?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget