Pakistanlı doktor kimdir, nedir? - Hasan Pulur

Prof. Üstün Dökmen’in “Küçük Şeyler”ini dinler misiniz? “Okur musunuz?” demedik, çünkü sayın hocamız, televizyonda ünlenmiştir, kitapları olsa da...
Biz, onun programını yakaladık mı, seyretmeye, dinlemeye, örneklemeye bayılırız.
* * *
Nedir “Küçük Şeyler” ya da nedir “Büyük Şeyler?”
Bir örnek:
“Diyelim ki trafikte birisi size gereksiz yere korna çaldı. Bu korna, uyarma anlamı değil, hakaret anlamı taşıyor. Sizce bu korna büyük bir şey mi küçük bir şey mi? Eğer kavga edersiniz, yaralama veya yaralanma, hatta öldürme veya ölme olasılığı vardır. En azından ananıza sövülme olasılığı vardır; sizin korna çalanın anasına sövmeyeceğinizi varsayıyorum.
Size trafikte haksız yere korna çalınması küçük bir şeydir, aldırmaya değmez. Bana diyebilirsiniz ki, ‘korna çalınması onurumuzu zedeler, o yüzden de büyük bir şeydir.’ Efendim, eğer sizin onurunuz bir kornayla zedeleniyorsa, boş verin gitsin, anlaşıldığı kadarıyla küçük bir onurdur, uğruna ölmeye değmez.
Onurunuz, önemli değerlerinize, örneğin ülkenize sövüldüğünde tehlikeye giriyorsa, savunmaya değer bir onurdur.”
* * *
“Tulumbacı“lık eski İstanbul’dan kalma bir deyimdir, biz bile yaşamadık. Her mahallenin bir tulumbacı takımı varmış. Bir yerde yangın çıktı, mahallenin bıçkınlarından kurulu “tulumbacı takımı” tulumbayı kapar, yangın söndürmeye koşarmış. Diyelim Şişli’de yangın çıktı, Eyüp takımı tulumbayı kapar fırlarmış “Yangın var!” diye de nara ata ata; sakın ha “yangın nerede?” diye sormayın...
Diyelim Eyüp takımı, yolda Fatih takımı ile karşılaştı, kimse kimseye yol vermez, saldırmaları çekip birbirlerine girişirlermiş.
Yangın ne oldu?
Yangın bitti, kül oldu.
Geçen gün televizyonda eski siyasetçilerden birinin anılarını dinliyorduk. Kocatepe Camii konuşuluyordu, daha doğrusu şu “reklamlardan sonra” denildiği için, takılıp kaldık.
Kocatepe Camii’nin mimarı Vedat Dalokay’mış...
Peki bu camii bitmeden niye yıkılmış, yerine neden yenisi yapılmış... Hatırlıyoruz, değişik bir cami olacaktı. Erbakancılar takmıştı, “böyle cami olur mu?” diye tutturmuşlardı. Özellikle minareleri, füze rampalarına benzetiyorlardı.
Peki, sonra ne oldu?
Dalokay, baskıya dayanamayınca “peki” demiş “yıkarım!”
Lakin bir de meydan okumuş:
“Ben bu camiyi, yine bir Müslüman ülkede yapacağım!”
Dediğini tutmuş, camiyi Pakistan’da yapmış. Karaçi Camii yapım parasını da Suudi Arabistan vermiş...
Eeee, bu olayla, geçenlerde Pakistan’a giden Sayın Başbakan’dan tutuklu milletvekili Prof. Mehmet Haberal’ın serbest bırakılmasını isteyen Pakistanlı doktor kimmiş biliyor musunuz?
Hani Dalokay, Karaçi Camii’ni yapmıştı ya!
* * *
Meğer Dalokay, masonmuş...
Eeee!
Başbakan’a “Haberal’ı bırakın!” diyen Pakistanlı doktor da muhtemelen masonmuş...
Nereden nereye değil mi?
Prof. Üstün Dökmen boşuna “Tulumbacılar sendromu”nu yazıp anlatmamış...
* * *
Varsın, yangın sürsün!
Dalokay masondu.
Haberal da mason.
Haberal’ı kurtarmak isteyen Pakistanlı doktor da muhtemelen masonmuş.
Allah sağlık ve zihin açıklığı versin!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget