Bu Pazar, üç konuğumuz var. Zaman’dan Hüseyin Gülerce, Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu ve Hürriyet’ten İsmet Berkan… Hafta içi kaleme aldıkları üç ayrı konuyu değerlendireceğiz; işledikleri konulara, sözcüklerinin gerisinde duran anlamlarıyla birlikte bakacağız:
YENİDEN AB RÜZGARI İHTİYACI
Bir Washington projesi olarak “Türkiye’nin AB’ye tam üyelik adaylığı”nın iki önemli anlamı vardı. Batı, birincisi, Türkiye’yi AB kapısına bağlayarak Avrasya’ya kaymasını engelleyecekti; ikincisi, bu adaylık üzerinden Türkiye’yi istedikleri gibi biçimlendireceklerdi.
Bu nedenle, ne zaman yapmakta zorlandıkları bir icraat olsa, hemen kamuoyuna “Ama AB üyesi olabilmek için…” diye başlayan cümleler sarf ederlerdi.
Sonra, AKP devlet içinde mevzi kazandıkça “AB masalına” ihtiyacı azaldı. Şimdilerde “İyi ki AB üyesi olmadık” diyen hükümet üyeleri bile var.
Ancak, Zaman yazarı Hüseyin Gülerce 23 Mayıs tarihli yazısında Erdoğan hükümetini uyarıyor. Gülerce “AB rüzgârına neden ihtiyaç var?” başlıklı yazısında yanıtı şöyle veriyor: “Yeni bir anayasa için en kritik düzlüğe gelindi. Türkiye’nin şu anda AB üyelik rüzgârına, her dönemden daha fazla ihtiyacı var.”
Dikkat buyurunuz; AB üyeliğine değil, sadece rüzgârına ihtiyaçları var. Çünkü anayasa yapmakta zorlanıyorlar!
LİBERALLER TUTUKLANMAKTAN KORKMUŞ
Son dönemde AKP destekçisi kimi liberallerin yazıları, tutum değişikliği sinyali olarak algılandı. Hatta Fenerbahçeli bir dostum şakayla karışık, “Fenerbahçe kimliği sahibi olmanın, Cengiz Çandar’ı bile bir parça düzelttiğini” iddia etti.
Kimi çevrelerde liberallerin eleştirel yazıları, liberallerin “doğru” rotaya girdikleri şeklinde yorumlandı. Ya da “AKP güç kazandıkça, sırtından liberalleri atmaya başladı” diyenler oldu.
Meğer mesele başkaymış!
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, 23 Mayıs’taki yazısında başlıktan soruyor: “Bizi de mi tutuklayacaktınız?”
Meğer istihbarat almışlar… Başta Cengiz Çandar olmak üzere 44 gazeteci, KCK iddianamesine takılmış!
Bayramoğlu yazısını şöyle bitiriyor: “İş Çandar’a ve benzerlerine uzanırsa, otoriter cesaret bu noktaya kadar gelmişse, demokrasinin beli doğrulmayacak kadar bükülmüş olacak. Bu durumda asıl beli kırılması gereken o ‘cesaret’tir.”
Bayramoğlu’nun vurgulayarak tırnak içine aldığı “cesaret” kelimesini, nedense ben “cemaat” diye okudum…
Yoksa liberaller bölündü de, bir kısmı AKP’ci, bir kısmı da cemaatçi mi oldu? Selim Uslu ne güzel yorumlardı bu tabloyu…
NATO GÜL’DEN İYİSİNİ BULAMAZ
Hürriyet yazarı İsmet Berkan NATO Zirvesi için ABD’ye giden Gül’ün, Stanford Üniversitesi’ndeki konuşmasından hareketle 25 Mayıs’ta bir yazı yazdı. Başlık şu: “Abdullah Gül’ün liderlik sırları”
Berkan 11 maddede ballandıra ballandıra anlatmış bu sırları.
İlginç olan, Gül bu konuşmayı yaparken, bir yandan da “2014 yılında NATO Genel Sekreteri olacağı” konuşuluyordu. Hatta AB Bakanı Egemen Bağış, “NATO Gül’den iyisini bulamaz” diyordu.
Bağış’a katılıyor ancak Gül’ün asıl “liderlik” sırrını anımsatıyoruz:
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde kaydı var. Gül, tıpkı Margareth Thatcher gibi, Helmuth Kohl gibi, Giscard d’Estaing gibi, ABD’nin “liderlik programı” ile yetiştirildi!
Yorum Gönder