AB Parlamento Başkanı Daha Ne Desin ki? - Orhan Birgit

Sayın TBMM Başkanı’nın çağrılısı olarak Ankara’da bulunan AB Parlamento Başkanı Schulz, önceki gün parlamentomuzun Tören Salonu’nda yaptığı konuşmada, “Sivil toplumu karar alma süreçlerinde yer almaya teşvik eden, ifade özgürlüğü alanında geniş haklar tanıyan, uzman ve ilgili tarafların görüşüne başvuran ve bu görüşlere saygı gösteren bir hükümet sadece halkın gözünde daha da meşru olmakla kalmayacak, aynı zamanda da o halk için daha etkili ve daha verimli bir hükümet olacaktır” dedi.
Arkasından da ekledi: “Ve bu olmaksızın Türkiye katılım sürecinde ilerleme de kaydedilmeyecektir.”
Sayın Schulz’u, konuşma yaptığı kürsünün tam karşısında ve ikinci sıradaki koltuktan izliyordum. Ön sıra ve benim oturduğum sıralar, milletvekillerine ayrılmıştı.
AB ile görüşmeleri düzenleyen Meclis Komisyonu’nun AKP’li başkanı da, komisyonun üyesi parlamenterler de, Brüksel’den gelen saygın konuğun tane tane anlattıklarını dinlediler. Hatta sonunda bizimle birlikte alkışladılar da!
Schulz, konuşmasını ev sahibi ülkenin yöneticilerinden “yargı sistemindeki reformlara devam ederek, ordu üzerindeki sivil gözetimi daha fazla güçlendirerek, ‘terör’ gibi bazı suç tanımlarını daha net bir şekilde yaparak…” daha iyi bir örnek teşkil etmelerini istedi.
Peki, yöneticilerimizin ayaklarına kadar gelen bu fırsatı değerlendirerek ne yapması gerektiğini düşünmek istemez misiniz?
AB üyesi olabilmek için bir devlet bakanına, Egemen Bağış’a bu görevi veren Başbakan ne der bilemem. Sayın Bağış konuk AP Başkanı başkentte iken, İstanbul’da Boğaz kenarındaki ofisinde bulunmayı tercih etmişti.
O nedenle kendisini temsilen önceki günkü törende bulunan Bakanlık Müsteşarı, iyi bir diplomat ve titiz bir bürokrat sıfatı ile kürsüye geldiğinde, konuşmasının politik öğeler taşımayacağının altını çizdi.
Tutuklu gazetecilere, dizginlenmek istenilen ifade özgürlüğüne temas etmedi.
Sayın Cemil Çiçek, sanki ifade özgürlüğü, şiddet içermediği zaman elbette her çağdaş Batı ülkesinde olduğu gibi bizde de sınırsız olmalı diyemez miydi?
Demedi. Dolayısıyla ne şiş yansın ne de kebap yönteminin uygulandığı bir törendi önceki gün TBMM’nin Şeref Salonu’ndaki tören.
***
Sözün özü sevgili okurlar, 102 gazetecinin tutukluluğunun sürdüğü, o tutukluların aralarında seçilmiş milletvekillerinin de olmasına karşın, Parlamento Başkanımız dahil, parti liderlerinin de elleri kolları bağlı bir ülkede AB adayı olmakta ısrar, iktidarımız için akıllara ziyan değil midir?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget