Metreslerinin, sevgililerinin ya da ikinci eşlerinin (Adını siz koyun) kürtaj masraflarını bile devlet hanesinden düşebilenlerin, başbakanın garip kürtaj ve sezeryan çıkışına verdiği desteğin sebebi sizce nedir?
Öyle ya..‘Bizimkiler çok müslüman yapmazlar’ demeyin..
Hatırlayın geçmişte bunun örnekleri basına yansımamış mıydı?
Bu ülke devlet parasıyla yapılan onca kanunsuzluğa şahit olmadı mı bugüne kadar?
……!
Neyse konumuz kimsenin özel hayatı da değil elbette.. Bu hataya düşüp de cemaat ve iktidarın bel altı çizgisine inmek, ancak bizim ayıbımız olur..
O yüzden, bu yazının ve benim pek çok yazımın ana fikrine dönelim yeniden..
'Başbakan ve çevresinin rahat durmayıp sürekli garip çıkışlara imza atmasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?' diye sormuştum sizlere
Eğer cevabınız; ‘Ne güzel. Ülkesinin kanayan her yarasına parmak basıyor civanım’ sa bu yazıyı sonuna kadar okuyup da, sonunda küfür etmenize gerek yok.
Şimdiden edin, sizde rahat edin bende..
Yok, bu sorunun cevabını düşünenlerdenseniz eğer, sizinle devam edelim yolumuza..
AKP 10 yıldır bu ülkeyi yönetiyor..
10 yıldır aynı muhalefet ve basınla..
Ve artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki;
Bülent Arınç komiklik yapıyorsa,
Ömer Dinçer yaralayıcı açıklamalara ve icraatlara imza atıyorsa,
İdris Nami Şahin ne dediğini bilmiyorsa,
Cemil Çiçek akil adamcılık oynuyorsa..
Hüseyin Çelik Atatürk’e kin kusuyorsa,
Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın her sözüne şimşek hızıyla cevap verip muhalefetle hamaseti birbirine bilerek karıştırıyorsa,
Bir sabah vakti Samanyolu TV ‘Beklenen operasyon.. Filanca paşa Balyoz’dan, falanca paşa 28 Şubat’dan tutuklandı’ deyip, Çetin Doğan’ın ayakkabılarını askerlere sildirdiği görüntüyü beşyüzkere yayınlıyorsa,
Bir Amerikalı yetkili Türkiye’nin kredi notu hakkında başbakanın sonradan saldıracağı açıklamalar yapıyorsa, ya da bir Amerikan gazetesi geniş bir Türkiye değerlendirmesi yapıyorsa,
Bahçeli önce iktidara meydanlarda 'çakıp', ardından kapalı kapılar ardında el sıkışıyorsa,
BDP, açıklamalarıyla Erdoğan’a çakma ve göstermelik bir milliyetçi kostümü giydiriyorsa,
Doktorlar, öğretmenler, memurlar son dönemde sıkça dayak yiyorsa,
İçimizi yakan şehit haberleri yeniden artıyorsa,
Ve Erdoğan toplumu kutuplara ayıracak provokatif açıklamalarına din ve milliyet kavramlarının ardından kadın erkek ayrışmasını da ekliyorsa,
Bunun altında farklı şeyler aramak gerekir beyler.
Yani anlayacağınız başbakananın derdi ne Uludere, ne kürtaj, ne de sezeryan..
Başbakanın sıkıntısı belli ki çok farklı..
Bugünlerde gündemi çok iyi takip etmek gerekiyor. Gazetelerin siyaset sayfalarının köşelerinde yer alacak küçücük bir haberin Türkiye için önemi gözden kaçırılıyor olabilir.
Tıpkı Malatya’ya Amerikan askerinin girdiğini bir Amerikalının ağzından öğrenmemiz gibi. Yakında yeni ve tahmin edemeyeceğimiz gelişmelere şahitlik edebiliriz.
Bakın, ufak şeylerden bahsetmiyorum bile..
Yüzyılın yolsuzluk davasında, savcıların tutuklu, sanıkların serbest, basının ise bu konuda ki tek suçlu gibi gösterilmesinin tam da bugünlere rastlaması, ya da Erdoğan’ın başkanlık tartışmalarını kendi eliyle basında alevlendirmesinin şu döneme isabet etmesi, benim dediğim gizlenen gerçeklerin yanında çerez gibi kalıyor belki de.
Aklı selim herkes içinde bulunduğumuz durumun ve nasıl bir tezgaha geldiğimizin farkında.
Peki halk neyin ne derece farkında?
Bugün okuduğum genç kardeşim Erdinç Tezbaşaran’ın yazısından çok beğendiğim bir alıntıyla son vereyim yazıma;
''Bir kızılderili atasözü vardı ya hani “… beyaz adam paranın yenmeyeceğini anlayacak” falan filan.
Ben bunu değiştiriyorum ve Kemalizm karşıtı bütün görüşlere atfediyorum ediyorum bu sözü.
'Son din(İslam) ılımlaştırıldığında, son toprak satıldığında, son türkü çalındığında, son azınlık şımartıldığında, son kale yıkıldığında ve son bayrak indiğinde Türk milleti rahat yaşamanın kolay olmadığını anlayacaktır.''
Burak H. Özdemir
bozdemir@gmx.com
ozdkarub@turkcell.blackberry.com
Yorum Gönder