Basın Konseyi Başkanı ve yazarımız Orhan Birgit, önceki gün Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz ile TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından başlatılan ‘Parlamentolararası Değişim ve Diyalog’ projesinin açılış töreni için Ankara’daydı. Birgit’in ‘bir kahve içimi’ bir araya gelme ricasını, önceden planlanmamış olsa da kırmayan Çiçek, yoğun programının arasında bizleri Meclis’teki makam odasında ağırladı. Görüşmenin tamamı ifade özgürlüğü ve tutuklu vekiller üzerineydi. AP Başkanı Schulz’un Meclis’teki törende ve Ankara’daki diğer temaslarında sık sık vurguladığı ‘ifade özgürlüğü’ sorununu anımsatan Birgit, Çiçek’ten ikisi (Mustafa Balbay, Mehmet Haberal) milletvekili sıfatı da taşıyan tutuklu gazeteciler konusunda destek istedi. Özellikle de iktidar partisi ve Başbakan Tayyip Erdoğan nezdinde girişimlerini sürdürmesini istedi.
Çiçek de milletvekillerinin tutukluluğunun sürmesinden rahatsız. Özellikle altını çizdiği husus ise bu konuda kendi yetkisinin olmayışı. Meclis tüzüğünde yer alan on maddelik yetkilerini tek tek okuduktan sonra şöyle devam etti:
“Elimdeki yetkiler belli. Hepsi de tüzükte yazılı. Hal böyleyken sınırsız yetkim var sanıp, benden yapamayacağım şeyler bekleniyor. Oysaki ordusuz bir generalim ben burada.”
Aralarında 30 metre var
Buna rağmen Meclis’te yeni bir uzlaşma havası yaratılması için tutuklu milletvekilleri konusunda girişim başlattı Çiçek. Önce 3 muhalefet partisini bir araya getirdi. Ardından onların mutabakata vardığı ortak yasa değişikliği önerisini iktidar partisine iletti. Ancak AKP’nin kapıları yasal ve anayasal değişikliklere kapatması nedeniyle sonuç alınamadı bu girişimden. Çiçek’e göre sorunun mevzuat değişikliğiyle çözülememesinin ardında da iktidar ile muhalefet arasındaki diyalog eksikliği ve kutuplaşma yatıyor. Bu konuda da eleştirilerinin hedefinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğu var.
AKP lideri ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Baykal döneminde yeni CHP Genel Merkezi’ne hayırlı olsuna gittiğini, Kılıçdaroğlu’nu da terörle mücadele konusunda ziyaret ettiğini (kendisi de başbakan yardımcısı olarak yer almıştı ziyarette) anımsatıyor. Ve CHP liderinin benzer bir diyaloğu Erdoğan ile kurmamış olmasını yadırgadığını ifade ediyor. Başbakan’ın annesinin vefatı ve ameliyatı sonrasında Kılıçdaroğlu’nun ziyaretlerinin ise gündemdeki meseleleri konuşmak için uygun zemin olmadığı kanaatinde Çiçek. Beklentisini şöyle ortaya koyuyor:
“Sayın Kılıçdaroğlu sıkıntısını herkese, hatta yurtdışında Papandreu’ya, Barroso’ya söylüyor. Ama Meclis’te odalarının arasında 30 metre bile olmayan Başbakan’a söylemiyor. İktidar ile muhalefet konuşmazsa sorunlarını nasıl çözecekler?”
Kılıçdaroğlu yanıtını alacak
CHP lideri Kılıçdaroğlu tutuklu vekiller konusunda baştan bu yana AKP yerine Çiçek’i muhatap alıyor. Taleplerini ve daha çok eleştirilerini Çiçek’e yöneltiyor. Başarısızlıkla sonuçlanan son girişimin ardından hedefinde yine Meclis Başkanı vardı. Çiçek buna oldukça tepkili:
“Yargı çözmüyor, yasalar da değişmiyor. Ben ne yapayım şimdi? Bunu bile bile beni hedefe koymanın anlamı var mı? Benim de bir onurum var. Benim de ailem, çoluğum çocuğum, eşim dostlarım var. Bugüne kadar sineye çektim sözlerini ama burama geldi. Artık çekmeyeceğim. Söylediği sözün karşılığını alacak.”
Son çare: Adli kontrol
Adalet Bakanı koltuğunda Sadullah Ergin’den önce Çiçek oturuyordu. “Normalde halef selefler iyi geçinemez. Ama Sadullah Bey çok iyi niyetli ve çalışkan bir arkadaşımız” dedikten sonra, Ergin tarafından hazırlanan üçüncü yargı reformunu işaret ediyor. Bu pakette yargının işleyişini hızlandırması öngörülen maddelerin yanı sıra adli kontrol mekanizmasından faydalanacak tutuklularda şu an iki yıl olan ceza üst limitini tamamen kaldıran bir değişiklik önerisi de yer alıyor. Bu haliyle hayata geçerse hâkimlerin takdiri doğrultusunda bazı tutukluların tahliyesi mümkün hale gelecek. Çiçek, net bir şey söylemekten kaçınıyor ama bu maddenin tutuklu vekiller sorununa çözüm olarak son bir umut olarak gördüğü izlenimini edindik.
İktidarın oyları olmaksızın geçmesi mümkün olmayan bu paketten bahsederken de Çiçek’in AKP ile CHP arasındaki diyalog eksikliğine bir kez daha vurgu yapma ihtiyacı hissetmesi manidar geldi bize...
Utku Çakırözer
Yorum Gönder