Rotasını kaybetmiş solculuğu bilir misiniz?.. Ben bu tip ideolojik tabansızlığa limonata solculuğu diyorum!.. Bu erozyon figürleri bazen peşinden gittikleri devrimcilerin sımsıkı tutunduğu ideolojik kökenlerin bile farkına varamıyorlar!... Nasıl mı?..
12 Eylül askeri darbesinin Kemalizmin bir ürünü olduğunu iddia edenler, son 30 yılda Atatürk’e düşman, Kemalistlere öfkeli bir ‘solcu’luk anlayışını egemen kılmaya çalıştılar!..
Maalesef bu eksen kaymasına solculuk iddiasından devşirilen liboşlar yolaçtı!.. Yani bunlar gericilerin ekmeğine yağ sürmekten ileri gidemediler!..
O zavallıların bugün AKP’nin dümen suyunda dolaşmalarına bakın, kuyruk acılarının kökenini de anlamış olursunuz!..
Solculuğu tüm gerçek devrimcilerin kimliğinde yaşayan omurgalı yurtseverlerden kesinlikle söz etmiyorum... Benim sözüm, tenzili rütbe ile solculuktan liboşluğa düşen tabansızlara:
Çocuklarına “Che” adını verip Kemalizme küfür edenler, Castro’ya hayranlık duyup Atatürk’e düşman olanlar...
Deniz Gezmiş’e özenirken onun Atatürk uğruna yaptığı yürüyüşü bile görmezden gelenler!..
Yusuf ile Hüseyin’i idol sayarken, Atatürk’çülüğü “kaba milliyetçilik” olarak lanse edenler!..
İşte bu şaşkınlar, Mahir Çayan ve arkadaşlarının izinden gidenleri bile tarihin en büyük devrimcilerinden Atatürk’e düşman etmek için çırpınıp durdular...
Ancak yalanı er geç gün yüzüne çıkartan tarih, gerçeği de bir şamar gibi savurmaktan geri durmuyor işte...
Mahir Çayan’ın verdiği ders!..
Aydınlık iki gün boyunca 68 kuşağının devrimci önderlerinin Atatürk’le ilgili çok çarpıcı düşüncelerini de yayımladı... Merdan Yanardağ’ın savunma belgelerinden derlediklerini okudukça keyiflendim...
Liboşluk tezgahında sahte solculuk oynayan kimi zavallıların yüzünü buruşturan bu açıklamalar, 1980 sonrası Atatürk’ü dışlayan işbirlikçi dev(şi)rimcilik anlayışının temellerini bir kez daha yerinden sarstı.
Deniz Gezmiş’in, 1971’deki savunmasında yaptığı şu konuşma da, Atatürk’ün devrimciliğini dışlayan zihniyetin kulağına küpe olmalıdır:
“Biz halkımızın çocukları ve Atatürk’ün memlekete emanet ettiği gençleriz. O, Yunan orduları Polatlı’ya gelmesine rağmen önlerinden kaçmadıysa ve yolundan dönmediyse biz de dönmeyiz. Ve eğer dönersek işte o zaman vatana ihanet etmiş oluruz.”
Peki ya Mahir Çayan’ın THKO davası savunma tutanaklarında yer alan sözleri?.. Bakınız savunmasında, “Kemalizm soldur, milli kurtuluşçuluktur, Emperyalizme karşı isyan bayrağıdır” diyen Çayan, Büyük Önder’i nasıl anlatmış:
“O, dünyada ilk defa zaferle sonuçlanmış halk savaşının büyük bir lideri, mazlum ulusların emperyalistleri alt edebileceğini ilk defa gösteren bir ihtilalcı olarak cephelerden cephelere vatan müdafaası için geçen hayatından dolayı sosyal sistemle doktrinleri incelemeye zaman bulamadı.”
Peki bu kadar mı?.. Devam ediyor Mahir Çayan:
“Mustafa Kemal sapına kadar ihtilalcidir. O, emperyalizm ve Levantenleri tamamıyla tasfiye etmiş, hilafeti, teokratik yönetimi vs. gibi feodalizmin üst yapı kurumlarını paramparça ederek Milli ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.”
68 kuşağı devrimcilerinin; emperyalizme karşı mücadelenin ardından geri kalmış bir topluluktan çağdaş bir ulus yaratmak için çırpınan Atatürk’le ilgili anlatımları zavallılara ders olacak elbette...
Ama bu ders için okkalı bir kitap da lazım... Savunma dosyaları, dergiler ve mektuplarda kalan bu tarihsel anlatımlar, “Devrimciler Atatürk’ü Anlatıyor” diye derlense ne güzel olur değil mi?..
CHP’nin İstanbul kavgası!..
Konu sol ve Atatürk tartışmalarına gelmişken, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun tuhaf bir suskunluğuna daha dikkat çekelim... Yok yok, bir kez daha Gürsel Tekin’in “CHP’de bir çete var, dağıtın” şeklindeki iddiasına değinmeyeceğim...
Kılıçdaroğlu’nun bu seferki suskunluğunun ardında yakın çalışma arkadaşı ve hemşehrisi Erdoğan Toprak’ın çok vahim bir açıklaması var!..
Fethullah Gülen toplantılarının müdavimi olan Erdoğan Toprak, “CHP ulusal solcularla ilişkisini kesmelidir” diye fetva vermişti ya, CHP lideri buna karşı da sessizliğini koruyor!..
Bütün delegeleriyle iki kez Kılıçdaroğlu’na kurultayda oy veren ancak ne hikmetse tasfiye edilen büyük bir kentin eski il başkanı bakın mailinde neler anlatmış:
“Sayın genel başkan, milletvekili adaylığı için başvuran 50’den fazla il başkanından yalnızca birini aday yaptı. Oysa onların tamamı kendisini iki kez genel başkan seçmişti. Şimdi tamamını tasfiye etti. Yüzlerce ilçe başkanından da ancak bir iki tanesi vekil olabildi. Gerisi de tasfiye edildi. En yakın yardımcısı şimdi de ulusal solcuları partiden atmayı tasarlıyor. Peki, geride kim kalacak? Toprak’ın bu vahim sözleri karşısında genel başkan günlerdir niçin susuyor acaba?.. Susarak onu desteklemiş olmuyor mu?”
Şimdi Erdoğan Toprak vakasını bir kez daha niçin gündeme getirdiğimizi anladınız değil mi?..
Yukarıda, 68 kuşağı devrimcilerine sempati duyan ancak Atatürk’e düşman olan dönek solculara değinmiştik ya, Toprak’ın Atatürk’ün kurduğu partiden ulusalcı solcuları tasfiye etmeye çalışması da buna benziyor!..
İşte bu Erdoğan Toprak, CHP’nin İstanbul kongresinde Oğuz Kaan Salıcı’yı seçtirmek için her yola başvuruyormuş!..
Bakalım tasfiye uğruna delege seçimlerinde sandık koydurmamakla suçlanan Salıcı mı seçilecek yoksa “örgüt ayağa kalkıyor” sloganını kullanan yılların CHP’lisi Ali Özcan mı?..
Yorum yapmayalım, delege partinin gidişatına bakıp kararını verecektir.
Yorum Gönder