Her yerde aynı soruyla karşılaşıyorum:
“Nereye gidiyoruz? Bu terör ne zaman bitecek?”
Hava operasyonları sürüyor... Kandil Dağı bombalanıyor... Hava operasyonuyla koordineli olarak 96 hedefin topçu silahlarıyla yoğun ateş altına alındığı açıklanıyor.
Genelkurmay Başkanlığı, hava harekâtında 28 terör kampı, barınağı ve malzeme depolarının vurulduğunu bildirdiği saatlerde konuşuyoruz yurttaşlarla...
Peki tüm bunlar terör örgütünü ortadan kaldırır mı?
Yurttaşlar, “Yıllardır bu operasyonlar yapılıyor” deyip ekliyorlar:
“Şimdiye kadar yapılan bu tür operasyonlarda bir sonuca varıldı mı? Yüksekova’da o iki uzman çavuşumuzun sivil giysiler içinde yerdeki cansız bedenleri uykularımı kaçırıyor. Eşkiya dağda değil şehirde artık...”
***
Son olarak Çukurca’daki terör pususu insanları tedirgin etmiş.
Bir başka yurttaş söze giriyor:
“12 Haziran seçimlerinden önce barış senaryoları vardı... Bunların hepsinin yalan olduğunu biliyorduk. Savaş ve sertlik zaten vardı ve ivme kazandı. Çıkar çevrelerinin mızıkacıları, aynı şeyleri tekrarlayıp durdular. İşte sonuç ortada. Tüm bu olup bitenleri salt PKK siyasetiyle açıklayamayız.”
Şöyle bir soru yönelttim bunun üzerine:
“Sizce nedir bu olup bitenler?”
Yanıt:
“Bu pusular, terörün azması sadece PKK’nin siyaseti değil... ABD-İsrail ve AB’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir ayağıdır. Türkiye’ye bir rol biçildi. Türkiye şimdi bu rolü oynamaya çalışırken, emperyalist güçler PKK’ye desteğini veriyor. Olay bu denli basit. Bunu görmemek için insanın ahmak olması gerekir. PKK elbet Kandil’de var. İstediğiniz kadar bombalayın Kandil’i. Binlerce mağara bulunuyor. Zaten PKK Türkiye’nin askeri operasyon yapacağını hep önceden öğrenmiştir. Bu kez de öyle oldu. O kamplarda kimse kalmamıştır. Karadan ve havadan boş barınaklar vurulmuştur.”
***
Yurttaşlar olup bitenlerin farkında...
Aklı başında herkes bunu biliyor... Çukurca’da kurulan pusu, BOP, hukuk ihlalleri, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin, İşçi Partisi’nin polisçe basılıp aranması.
Türkiye hukuk devleti mi yoksa polis devleti mi?
PKK terörü, Ahmet Şık’ın basılmamış kitabından ötürü terör örgütü bağlantısıyla tutuklanması...
Sadece Ahmet Şık değil?
Balbay,Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Nedim Şener, Doğan Yurdakul, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım, Barış Pehlivan ve 70 Türk ve Kürt gazeteci...
Tutuklu CHP, MHP ve BDP’li milletvekilleri...
Bu mudur demokrasi ve hukuk devleti?
***
Tüm bu gelişmeler olurken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin moral gücü nedir?
Kimse bunu tartışmıyor...
Elbet darbelere karşı çıkacağız, darbe severlerle demokratik mücadelemizi hukukun üstünlüğü ve adalette eşitlik ilkesiyle sürdüreceğiz.
Yandaş ve candaş medya, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden söz eden herkese “terör örgütü” üyesi yaftası asıyor.
Bakın dinci-tarikatçı televizyonlardaki tartışmalara, Yeni Osmanlı İmparatorluğu’nun, Suriye’den başlayıp neredeyse sınırlarını bile saptadılar...
***
Denize bakan çay bahçesinde yurttaşlardan biri aynen şöyle dedi:
“Milli Güvenlik Kurulu toplantısında çekilen fotoğrafa bakın bir de... Sivil, asker karışık oturmasının anlamını düşünün... Somali’deki acıyla, şehitlerimizin acısını iç içe sokan düşünce yapısına bakın...”
Bunların tümü de anlamlı tümcelerdi...
Sömürü düzeni, küreselleşme, vahşi kapitalizm ve BOP.
Türkiye’nin tümlüğünü, kendi öz çıkarlarını nasıl koruyacağız?
Bilen var mı bilen!
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder