Soykırım Yalanlarına Belgelerden Yanıtlar - Gürbüz Evren

Ermeni Soykırımı çok rahatça ve sıklıkla dillendirilen bir kavram oldu çıktı. Biraz insaflı davrananlar ise katliam, kıyım, kırım ya da Ermenistan'da kullanılan "Büyük Felaket" gibi ifadeleri tercih ediyor.
Yıllardır bu kavramları kullananların yer aldığı, benim de konuşmacı olduğum etkinlilerde, Ermeni iftiralarına hep belgelerle, kayıtlarla, doğru bilgilerle yanıt verdim. Konuşmalarımda izlediğim yöntem ise önce anlatmak, Ermeni iddialarına yanıt vermek, ardından da sormak oldu. Malûm Nisan ayındayız ve her yıl 24 Nisan'da, "Türkler Ermenilere soykırım yaptı" iddiasındaki çevreler, bu olayın yıldönümü nedeni ile kamuoyunu yalan yanlış bilgi ve iftiralarla zehirlerler. Onlara göre 1 ya da 1,5 milyon Ermeni soykırıma uğratılmıştır.
B irinci Dünya Savaşı sırasında, .Osmanlı'nın savaş halinde olduğu Rus ordusu Doğu Anadolu'da ilerlerken, en büyük yardımı Osmanlı Devleti vatandaşı Ermenilerden almıştı. Kimi Ermeniler çeteler halinde kimileri de Rus üniforması altında kendi devletlerine karşı savaşıyor, korumasız kadın, çocuk ve yaşlıları katlediyordu. İşte bu katliamlar, Rus askerleri, Mart 1915'te Van'a girdiğinde en üst düzeye ulaşmıştı.
Gelişmeler üzerine Osmanlı yönetimi, Ermenilerin önde gelen temsilcileriyle İstanbul'da bir toplantı yapmış, isyana, ihanete ve katliamlara son verilmesini istemişti. Uyarılar bir işe yaramadığında ise 27 Mayıs 1915 tarihinde, adına "Tehcir" denilen karar alınarak, özellikle Doğu Anadolu' daki Ermeniler, İmparatorluğun güneydeki eyaletlerine zorunlu göçe tabi tutulmuştu.
Olayın özetinin de özeti budur. İşte bu Tehcir kararı Ermeni çevrelerine ve destekçilerine göre soykırımın ta kendisidir. Aşağıda paylaşacağım bilgiler ışığında Tehcir'in katliam, kıyım, kırım ya da soykırım olup olmadığına lütfen siz karar verin. 10 Haziran 1915 tarihli İçişleri Bakanlığı talimatnamesi, Tehcir'e tabi tutulan Ermenilere, gidecekleri yerlerde arazi ve ev verilmesini, iş yapacaklara sermaye ve araç gereç sağlanmasını, tarıma uygun bölgelere yerleştirilmesini, uygun kasaba ve köy yoksa yeni köylerin, çiftliklerin kurulmasını istemektedir.
Tehcir sırasındaki masrafların karşılanması için 250 milyon kuruşa ulaşan bir bütçe ayrılmıştır. Kafilelerin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarının karşılanması, her bir kişi için 2 para ile 10 para arasında değişen günlük harçlık verilmesi de, bu bütçe sayesinde olmuştur. Paranın yetmediği görüldüğünde ise Adana, Konya, Ankara, Eskişehir, İzmit, Urfa, Maraş, Halep gibi vilayet ve sancakların yönetimlerine ek ödenekler gönderilmiştir.

Şimdi soralım; katledilmek istenilen insanlar için ev, arazi, sermaye, araç-gereç verilir mi? Bunca ödenek ayrılır mı? Günlük harçlık verilir mi?

Devam edelim. Osmanlı İçişleri Bakanlığı, Haziran ayından itibaren, Erzurum, Elazığ, Bitlis, Trabzon, Konya başta olmak üzere bir-çok vilayetin valisine gönderdiği telgraflarda, zorunlu göçe tabi tutulan Ermenileri yol boyunca koruyamayan, eşkıya baskınlarına, soyulmalarına, öldürülmelerine engel olamayan ve kötü davranan yetkililer hakkında işlem yapılmasını, askeri mahkemelere sevk edilmelerini emretmistir. İşte bu süreçte, 1916 yılının sonbahar aylarına kadar mahkemeye çıkarılan Osmanlı memur ve subayları ile bazı sivillere cezalar verilmiştir. Mahkemeler, 67 kişiye idam, 524 kişiye hapis, 68 kişiye de para ve sürgün cezası vermiştir.

Şimdi soralım; katledilmek istenilen insanlar için yüzlerce devlet görevlisi mahkemeye çıkarılır mı? İdama, hapse ya da sürgüne mahkûm edilir mi?

10 Haziran 1915 tarihli İçişleri Bakanlığı talimatnamesinin bir başka özelliği ise Ermenilerin, ayrıldıkları yerlerde bıraktıkları malları koruma altına almasıdır. Buna göre, Ermenilerin taşınmazlar başta olmak üzere geride bıraktıkları tüm varlıkları, mühürlenerek kayıt altına alınıp korunacaktır. Ambarlarda, tarlalarda, evlerde kalan ürünleri, yiyecekleri açık artırma ile satılarak parası sahipleri adına kaydedilecektir. Bu işleri Taşınmaz Mallar Komisyonu yapacaktır. Kayıtların örnekleri vilayet ve sancak yönetimlerinin yanı sıra kiliselerde de tutulacaktır.

Şimdi soralım; katletmek istenilen insanların taşınmazları, malları, ürünleri kayıt altına alınıp korunur mu?

Gelelim 18 Aralık 1918 tarihine. Bu tarihte Osmanlı hükümeti Ermeniler için Geri Dönüş Kararnamesi çıkarmıştır. Bu kararnameye göre Ermenilere evleri, arazileri geri verilecek, kilise, okul, yetimhane vb yerlerdeki eşyaları teslim edilecek, içine göçmen yerleşmiş evlerin tasfiyesi gerçekleştirilecektir.
Ayrıca dönüşlerin güvenlik içinde olması için gerekli tedbirler alınacaktır.

Şimdi soralım; Katledilmek istenilen insanlar için geri dönüş ve mal varlıklarının iadesi amacıyla kararname çıkarılır mı?

Bu son örneği verdiğim etkinliklerde, bir açığımı bulmuşçasına heyecanlanan soykırım iddiacıları, "Savaşı kaybetmiş Osmanlı yöneticilerinin, Tehcir'den yaklaşık 3,5 yıl sonra aldığı Ermenilerin geri dönüşü kararı inandırıcı bir kanıt değil. Zaten Ermeniler, müttefikler sayesinde dönecekti" diyerek beni köşeye sıkıştırdıklarını sanırlar.
Bu sözlere de yanıtım hazırdır. 10 Haziran 1915 tarihli ı talimatname ile kısmen başlayan Zorunlu Göç, İstanbul'dan, tüm vilayetlere ve sancaklara gönderilen emirle, 25 Kasım tarihinde geçici olarak durdurulmuştur. Osmanlı Hükümeti, 15 Mart tarihinde ise aldığı bir kararla Tehcir'i tamamen durdurmuştur. Hatta zorunlu göç için yolda bulunan kafilelerin, o sırada bulundukları yerlerde iskân edilmeleri emri verilmiştir.
Bunları söyledikten sonra karşıdakilerin soru sormasına gerek kalmadığını sanırım siz okuyucular da tahmin edeceksiniz. Soykırım iddiacılarının bilinmesini hiç istemedikleri bir başka konu ise Zorunlu Göç uygulaması dışında tutulan Ermenilerdir.
İçişleri Bakanlığı'nın vilayetlere, sancaklara gönderdiği 9 Haziran 1915, 17 Haziran 1915, 26 Haziran 1915, 4 Temmuz 1915, 4 Ağustos 1915, 15 Ağustos 1915, 17 Ağustos 1915, 18 Eylül 1915, 23 Ekim 1915, 4 Kasım 1915, 13 Mart 1916, 30 Nisan 1916, 3 Mayıs 1916 tarihli telgraf, yazı ve diğer belgelerinde bu durum açıkça ortadadır.
Söz konusu belgelerde, Katolik ve Protestan mezhebinden Ermenilerin, 5 bin civarında Ermeni askeri ailesinin, devlet memuru olarak görev yapan Ermenilerin ve ailelerinin, komitacılarla ilişkisi olmayan Ermeni tüccarları ve ailelerinin, kimsesiz Ermeni çocukların, bazı özel durumu olan Ermenilerin Tehcir kapsamı dışında tutulması emredilmiştir.

Şimdi soralım; katliamla yok edilmek istenenler, şu ya da bu mezhepten, falan meslekten, filanca özellikten diye ayrılıp, bu uygulamanın dışında tutulurmu?

Neden sadece Ortodoks Ermeniler Zorunlu Göç uygulaması kapsamına alınmıştır?
Ermeni nüfusu ne kadardır ve Tehcir edilenlerin sayısı kaçtır?
Bu süreçte yerlerine geri dönen ve ölenlerin sayısı nedir?
Bu konuları da başka bir yazıda ele alıp, ardından yine soralım.
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget