Çölde erguvan yetişir mi?
Madam Lilla -ki kendisi Ece Temelkuran’ın yazdığı son romanın baş kahramanıdır- bunu sağlıyor.
Harika bir romanda kullanılan erguvan simgesinin sırrını bu köşe yazısında ele vermeli mi, vermemeli mi?
Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı erguvan mevsiminde İstanbul’da okuduğum için şanslıyım.
Ece Temelkuran uzun zamandır okuduğum en iyi Türkçe romanı yazmış. Edebiyatsa edebiyat, siyasetse siyaset...
Siyaset, ama sığ ve dar alanda oynananı değil. Kartaca’dan, Tahrir Meydanı’ndan da geçerek zamansız bir çöle açılan, dünyayı sarmalayan dişil bir oyun.
O oyuna buradan bakınca, çölde açan erguvanla İstanbul’dakiler kız kardeş.
Tezat. Erguvanlar Boğaz’ın aşk tepelerindeki tarihe gömülürken, gökdelen muhitinde canlandılar. Apartmanların önündeki kaldırım taşlarını delmeye başladı cılız pembe dallar.
85 bin erguvan dağıtılmış bu mevsim İstanbullulara, eylülde 15 bin daha...
Ne büyük ruh eziyetidir gökdelenler, İstanbul’u Erguvan imgesiyle yaşayana...
80’ler, 90’lar... New York’a özenen, aidiyet yoksunu kültürsüz bir güruhun moderni gökdelen simgesine yüklemesiyle kabul gördü bu yeni İstanbul silueti. Şimdi tutabilene aşkolsun. Rant sırtlanlarını araziye saldıktan sonra iş işten geçti.
Bahane hep aynıdır: Hele bir bitsin inşaat, yeşillendireceğiz etrafı.
İnanırsan...
Üç otomobil park etmek için katledilen erguvanları görmedik mi? Asıl acı veren, buralı sayılanın zalimliği. Boğaziçi Mezunları Derneği’nin 1988’de Rumeli Hisarı’nda yaptığı erguvan katliamının önüne geçemediğim için hâlâ vicdan azabı çekiyorum. Kepçenin önüne kendimi attım, müdürün odasını bastım, ama çalıştığım gazetenin genel yayın müdürünü arayıp yaptığım haberi koydurtmadılar!
Şimdi oraya giden üyeler otomobillerini keyifle erguvan mezarlığına park ediyorlar, habersiz. Benimse gördüğünüz gibi erguvan öfkem dinmedi, o derneğin ise mezun sayısı kadar erguvan borcu birikti İstanbul’a, çünkü Rumeli Hisarı, kepçeyle erguvan sökme vahşetini unutmayacak kadar kadim bir yer.
Özür dilesinler!
Erguvanlar yaşayacak, çünkü öteki seçenekte ölmek de var. Eskiden dürbünle denizin seyredildiği gökdelenler de artık maviye hasret. Levent’teki Kanyon’un en üst katlarından birinde taraçaya çıktık geçen gün. Görülen “manzara” gökdelenlerden ibaret! Mantar gibi bitiyorlar ve bunun bir mıntıkası, sınırı yok.
Bizim Yazarlar Sokak’ın girişinde örneğin, 45 katlı bina yapılıyor.
Fakat mücadele sürüyor. Yazarlar Sokak’ta yazmaya devam ediyoruz ve iki bahar önce bahçe kapısının kenarına ektiğimiz mor salkım bu yıl ilk kez açtı.Seneye burada erguvanlarımız da olacak. Söz.
Onlar gökdelenlerini, biz erguvanlarımızı dikeceğiz.
Erguvan bir simge...
Bu değerler erozyonunda ayakta kalmak için elimizden geleni ardına koymayacağız. Kanımızın son damlasına kadar savaşa devam. Cephe açacağız ve bunu da bazen bir erguvanla yapacağız.
Ece’nin dediği gibi “Ömrümüzün bir kısmını -kimlere, nelere harcamışız- erguvanlara bedelsiz verebiliriz...”
Biline...
Yorum Gönder