CHP’nin çizdiği Silivri tablosu! - Mehmet Faraç

CHP sözcüsü Haluk Koç’un önceki gün TBMM’de düzenlediği basın toplantısı, AKP’lilerin gündemle ilgili her taarruzuna yanıt veriyordu...
Ancak Koç’un özellikle Silivri’deki yargılamalarla ilgili çizdiği tablo “hukuk” adına yaşatılan tüm vahameti de gözler önüne seriyordu... Bakınız Koç, Silivri’deki ahval ve şeraiti nasıl özetlemişti:
“Ortada intikam amaçlı bir güdümlü siyasi dava var. Özel yetkilerle donatılmış bir mahkeme. Bu mahkemede özel görevli, yetkili savcı var. Adil yargılanma hakkının gasp edildiği bir manzara. Avukatlar dışarı atılıyor. Sicilli teröristler, sapıklar, katiller gizli tanık mertebesinde davaya yön verebiliyor. Dijital verilerin kurgulanması ile yeni deliller icat ediliyor. İstanbul’da değişik üniversitelerden, dijital verilerin kanıt olarak kullanılamayacağına dair bilirkişi açıklamaları var. İnsanlar 4,5 yıldır, saçma sapan ilişkiler kurularak yaratılmak istenen bir suçluluk kafesi içerisinde tutuklu. Milletvekillerinin görev yapmaları engelleniyor, hapisteler. Ve tüm bunları kabul edeceğiz, üstüne gitmeyeceğiz, susacağız, tepki göstermeyeceğiz. Ve burada yaşananları milletin tanıklığından uzak tutacağız. İstenen o.”
Bence Koç, yalnızca Silivri kumpasını anlatmamış, cumhuriyetin içine düştüğü cendereyi de net biçimde tarif etmiş!..

Siyaset hırsızlığı mı dediniz?..
Haluk Koç’un; CHP’nin “açılım”la ilgili araştırma komisyonu önergesine AKP’lilerin de imza atmasına yönelik dünkü tepkisi de çok ilginçti!.. Koç, televizyondaki canlı yayınında şöyle demişti:
“Hırsızlığın her türlüsüne tanık olduk ama, TBMM çatısı altında önerge hırsızlığına ilk kez tanık olundu.”
Ne yazık ki siyasetten güç alan hırsızlık bu ülkede çok yaygın!.. Örneğin vekil ol ihale kap!.. İl başkanı ol; benzinlik aç, temizlik şirketlerinden altına araba çek, belediyelerden maaş al!.. Bunlar tekin işler değil ama kimileri sal gitsin düşüncesinde!..
Hele belediye başkanlığı yok mu?.. Gün geçmiyor ki bir belediye ile ilgili operasyon yapılmasın... Kaç tane belediye başkanının cezaevine girdiğine bakarsanız, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözünü de anlamış olursunuz!.. Bakınız, geçen yıl AKP bile 3 belediye başkanını bu yüzden ihraç etti!..
Çünkü, belediyelerde hırsızlık daha kolay yapılıyor... Örneğin; yeşil alanları rant için imara açıyorlar, şirket sahiplerini başkan yardımcısı yapıp yolsuzluğa ortam hazırlıyorlar, belediyeye ait binaları yok pahasına peşkeş çekiyorlar, usulsüz ihaleden vurgun yapıyorlar, karılarının altına devletin minibüslerini veriyorlar ve de çocuklarına denetim şirketi kurdurup müteahhitleri yoluyorlar vs.
Sırtını kadıya da dayasa, hırsız eninde sonunda yakalanır!.. “Benim hırsızım iyidir” diyen, hırsızlığı görmeyen, hırsıza destek veren, hırsızlığa bayrak çıkartması gerekirken medyada çanak tutan ve hırsızı alçakca pohpohlayan da hırsızdır!..
Sonunda yalnızca hırsızların değil, işbirlikçilerinin de foyası ortaya çıkartılacaktır...  En büyük devlet adamı ve siyasetçilerden İsmet İnönü ne demişti;
“Arkadaşlar, bir ülkede namus sahipleri, en az şer ehli, yani namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket mutlaka batar!”

Sustukça!..
Toplum sustukça AKP’nin daha da pervasızlaştığı yaşananlardan anlaşılıyor... Toplum tepki gösterince pervasızların bazen geri adım attığı da ortada!.. Örneğin Sağlık Bakanlığı, kurumun tabelalarından sildiği “T.C.”yi yeniden yazmak zorunda kaldı...
Peki molla-medrese zihniyetinin egemen kılınmaya çalışıldığı okullarda neler oluyor?.. Oralarda neler siliniyor?..
Hükümet, AKP yanlısı bazı sendikaların “sivil itaatsizlik” iddiasıyla öğretmenleri derslere türbanla girmeye zorlamasını izlemekle yetiniyor!.. Hatta Manisa’da olduğu gibi bu duruma tepki gösteren Eğitim-İş üyesi öğretmene saldıran müritler de cezasız kalabiliyor!..
Milli Eğitim Bakanlığı seyretmeyi tercih edince, birçok kentte ilköğretim öğrencileri bile derslere türbanla girmeye devam ediyormuş!.. Hatta İstanbul’daki bir okulda, derse çarşafla giren öğrencinin medyaya yansıyan fotoğrafı, vahameti anlatmaya yetiyordu.
Ve son rezaleti CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar bir soru önergesiyle Meclis gündemine getirdi. Acar, Milli Eğitim Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede şunları söylemiş:
“Serbest kıyafet uygulaması kapsamında birçok okulda Atatürk resimli tişört giyen çocukların okula alınmadığı bildirilmektedir. Atatürk resimli tişörtler, TBMM’ye girişte yasaklandığı gibi okullara girişte de yasak mıdır? Öğretmenler için de böyle bir yasak var mıdır? Okullara türbanla gelen öğretmenlerle ilgili işlem yapılmakta mıdır? Eğitim kurumlarının kıyafet üzerinden siyasallaştırılmasına seyirci kalmaya devam edecek misiniz?”
Peki, ilgililer bu sorulara yanıt verir mi?.. Bence susarlar!.. Çünkü sinsi ve seyirci olmanın en güzel yolu susmaktır!..

Akilli televizyoncu!..
“Kürt siyasi hareketi Barzani odaklı bir sekülerleşmeden uzaklaşma süreci mi yaşıyor? Süreç bir Kürt İslam sentezine mi gidiyor?”
Sizce dünkü internet sitelerinde rastladığım yukarıdaki soru kimlere sorulabilir?.. Bence mesleğinde de ehil olan siyasetçilere, Ortadoğu ya da terör uzmanlarına, din adamlarına, stratejistlere vs...
Peki, bir yandan adını AKP muhalifi, Silivri destekçisi “Sanatçılar Girişimi” posterine yazdıran bir yandan da CNN’de magazin takılan zat bunu kime sormuş?..
Kime olacak, adı “akil”likle gündeme gelen bir kadın artiste!.. O da zaten “Siz beni sosyolog falan mı sanıyorsunuz? Ben oyuncuyum” diye yanıt vermiş!..
Kime, ne sorulacağını bilmemek yalnızca cehaletten değil ukalalıktan da kaynaklanıyor... Televizyonlarda programları sunanlar da konukları da, olaylardan bihaber olunca; bilge tavırlarla, ağdalı cümlelerle, şöyle derin mevzulu sorular soruyor gibi yapmak gülünç duruma düşmekten öteye gitmiyor!..

Orman Bakanlığı’ndan açıklama...
CHP Uşak İl Başkanı, kentteki spor salonundaki “Atatürk” adının bir davetiyeden çıkartılmasına tepki göstermişti ya?.. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 6 Nisan’da bu köşede yayımlanan “Uşak’taki uşaklar!” başlıklı yazı üzerine aşağıdaki açıklamayı göndermiş:
“DSİ Genel Müdürlüğümüz tarafından, Uşak’ta tertip edilen açılış merasimine ilişkin materyallerde spor salonunun ismi sehven “Uşak Kapalı Spor Salonu” olarak yazılmıştır. Ortaya atılan Atatürk isminin kasten çıkarıldığı iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır.”
Bakanlık duyarlılık göstermiş ama şu “sehven” işi son yıllarda ne kadar yaygınlaştı değil mi?..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget