Ankara C.Savcılığı tarafından yürütülen
“28 Şubat Soruşturması” kapsamında 773 kişi tutuklanırken, 11 aydır cezaevinde
bulunanlar, bir an önce davanın açılmasını bekliyor. Kendileri aleyhine
eksik-yanlış bilgilere dayanarak kamuoyu oluşturulmasından yakınan emekli ve
muvazzaf komutanlar, “Türk Silahlı Kuvvetleri 28 Şubat sürecinde devletin diğer
kurumlarıyla beraber irtica ile mücadele etmiştir” dediler.
Başbakanının
onayladığı “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nde de irticanın bir “tehdit" olarak
belirtildiğini kaydeden komutanlar, Genelkurmay Karargâhı'nda Batı Çalışma
Grubu’nun (BÇG) irtica ile mücadele amacıyla Başbakanlıktan gelen yazı üzerine
kurulduğunu belirten komutanlar, ortak mektuplarında şöyle dediler:
-
Tutuklu olanların çoğu ,yine Gölcük'teki arama esnasında çıktığı iddia edilen,
üzerinde birçok değişiklikler yapılmasının mümkün olduğu diğer davalardan da
bilinen CDS'teki imzasız, tarihsiz, asla delil niteliği taşımayan dijital isim
listelerine dayanılarak suçlanmaktadır.
- Birçok kişi, hakkında başkaca
hiçbir belge, bilgi ve tanık ifadesi olmaksızın ,sadece bu imzasız dijital
listede isminin bulunması nedeniyle yaklaşık 11 aydır tutukludur. 3.Yargı Paketi
ile uygulamaya giren "özgürlük hakimlerinin " bu güne kadar özgür bıraktığı bir
kişi bile olmamıştır.
- Söz konusu liste, tarihsiz ve imzasız bir üst
yazının eki durumunda olup üst yazısı 1997 yılı "Ariel" karakterinde, ekindeki
liste ise, 2000'de kullanılmaya başlanan "Calibri" karakterindedir. 1997'de
oluşturulduğu iddia edilen Ek listenin sonradan ve 2007'de hazırlandığı,
üzerinde oynama yapıldığı sabittir. Ama bu durum hâlâ Savcılık ve Hakimliklerce
dikkate alınmamaktadır.
- Üstelik listedeki birçok kişinin
rütbe/sınıfının yanlış yazıldığı, tutukluların birçoğunun ise BÇG'de hiç
çalışmadığı, sözde delillerin sahteliği hususları ile savunmaları teyit eden
resmi belgeleri ve tanık ifadeleri dikkate alınmamaktadır.
- İradeleri
dışında oluşturulan listelerde isimleri yer alan birçok kişiye giriş kartı ve
BÇG konusunda hiçbir görev verilmediği ve görev de yapmadığı bilindiği halde,
BÇG'de görev yapmış gibi işlem yapılması da hukuken kabul edilemez.
-
Tutukluluğa itiraz, tanık dinleme ve tahliye talebi dilekçeleri incelenmeden
kararlar verilmekte ve adalete olan güven zedelenmektedir.
- Hakkında
BÇG'de çalıştığına ilişkin birçok belge, bilgi, ifade olan ve bunu kabul beyan
eden kişilerin serbest olması, bazılarının ise hiç çağrılmaması, buna karşın
BÇG'de hiç görev yapmayanların ise tutuklanması, soruşturmanın tarafsızlığını
tartışılır hale getirmiştir.
- TBMM "Darbeleri Araştırma Komisyonunun"
Savcılık tarafından yürütülmekte olan bir soruşturma için bilgi ve belge
toplaması, 28 Şubat nedeniyle haksız yere tutuklananları dikkate almadan herkesi
peşinen suçlu ilan etmesi, adeta yargı merci gibi davranması ve kamuoyunu bu
şekilde yönlendirmesi Anayasanın 38.maddelerinin alenen ihlalidir.
- Söz
konusu komisyonun raporu incelendiğinde; raporun tek yanlı bir gruba
ısmarlanarak oluşturulduğu, rapordaki kaynakların taraflı olduğu, olayların
çarptırıldığı ve kanaat/niyet okunarak sonuca gidilmeye çalışıldığı, nitekim
raporun Komisyondaki üyelerin bir kısmı tarafından yanlı olması dolayısıyla
kabul edilmediği ve alternatif bir rapor hazırlandığı, bunun ise raporun hukuki
ve adil olmadığının bir göstergesi olduğu açıktır. Üzülerek belirtmek gerekir ki
,TBMM çatısı altında yaşanan bu durum; Yüce Meclisin ve Yargının tarafsızlığına
ciddi gölge düşürmüştür.
- Sonuç olarak; 16 yıl önce yaşanan bir süreçle
ilgili olarak 22 ay önce başlamış soruşturmaya ve 11 aydır süren tutukluğa
rağmen hâlâ bir iddianame hazırlanamaması, tutukluluğun cezaya dönüşmesi,
masumiyetleri delillerle / belgelerle ortaya konan itiraz dilekçelerinin
görmemezlikten gelinmesi, ilgili ve sorumluların her şey yasalara uygunmuş gibi
umursamaz şekilde davranabilmesi vicdanları kanatmaktadır.
Yorum Gönder