Başbakan Erdoğan geçen hafta önce “Etnik milliyetçiliğe, bölgesel
milliyetçiliğe, dinsel milliyetçiliğe hayır dedik. Bunların hepsi ayağımızın
altında.” dedi. Ardından da Prag’a giderken uçakta açıklamasını sürdürdü: “Biz
Kürt milliyetçiliğine de karşıyız, Türk milliyetçiliğine de karşıyız. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşelim diyoruz.”
Böylece Mümtazer Türköne’nin de saptadığı gibi Başbakan Erdoğan
“Türk milliyetçiliği ayaklarımın altında” demiş oluyordu! (Zaman, 5 Şubat
2013)
Ancak sözlerine bakılırsa, Türköne’de misyon, “kutsal saydıklarının”
da önüne geçebiliyor: “Türk milliyetçiliği tarihî misyonunu tamamladı.
Yaşatmanın ve ayağa kaldırmanın Türk milletine faydası yok.”
ŞEYTAN ÜÇGENİ
Başbakan Erdoğan’ın “Türk milliyetçiliği ayaklar altında” sözü hem
Kemal Kılıçdaroğlu’nu hem de Fethullah Gülen’i tamamlıyor.
Kılıçdaroğlu, “neden Kürt sözcüğünü kullanmadınız” diye soran
gazeteci Murat Yetkin’e üçüncü bir tarafmışçasına şu çarpıcı yanıtı
vermişti: “Ben Kürt demedim ama Türk de demedim.” (Radikal, 27 Mayıs
2010)
Fethullah Gülen ise daha 2005 yılında “ulusalcı dalgayı aşacağız”
diyerek Ergenekon tertiplerinin uygulamaya geçmesi için düğmeye basmıştı.
(Aktüel, 18 Ekim 2005) Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğü de “Ulusalcılığı” tehdit
kapsamına almıştı!
Böylece Türk’e karşı oluşturulan şeytan üçgeninin bir köşesine Gülen,
bir köşesine Erdoğan, son köşesine de Kılıçdaroğlu yerleşmiş
oluyor. Hep birlikte Abdullah Öcalan’ın isteği doğrultusunda, Anayasa’dan
Türk sözünü çıkarmaya çabalıyorlar! Üçgen piramidin tepesinde, Washington’dan
bakan gözü unutmuyoruz elbette…
BDP KAVMİYETÇİLİĞİ
Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusu (milleti) ile Kürt milliyeti eşit
değildir” sözleri, büyük bir psikolojik savaş açılarak ve bilimsel bir doğruya
“Türk ve Kürt eşit değildir” anlamı yüklenerek ele alınmaya devam ediyor.
Bu tartışma, aynı zamanda cehaletin ne düzeyde olduğunu da sergiliyor.
TBMM’de Türk milletini temsil edenlerin büyük bir kısmı, feodalizm ile
kapitalizm arasındaki farktan, dolayısıyla da millet ile milliyet arasındaki
farktan bihaberler!
Daha ilginci, Kürtçülerin kavmiyetçiliğidir! Örneğin BDP Milletvekili
Altan Tan şöyle diyor: “Yapılması gereken Türkiye’nin laikçi, ulusalcı
paradigmasının tarihin çöplüğüne atılmasıdır. Bunun neticesi de nedir,
Kürtleri bir kavim olarak kabul etmektir.”
Yani Tan, Kürtlerin bir milliyet, yani bir kavim düzeyinde kabul
görmesini istiyor! O zaman sorun ne? Milleti ırk düzleminde tanımlayan en gerici
sağcı kesimler bile “Kürt kavmine” itiraz etmiyor zaten!
Ayrıca bu durumda Birgül Ayman Güler’e itirazın niye? Zira
Güler, haklı olarak Türkmen ve Kürt milliyetlerinin, yani kavimlerinin,
bir devrimle milletleştiğini ve Türk milleti ismini aldığını belirtiyor! Yani
Türk, Türkmen ile Kürt’ün üst kimliği oluyor!
Ama sözlerine bakılırsa Tan üst kimlik istemiyor, “alt kimlik yeterli”
diyor!
MİLLET YOKSA, DEVLET VE VATANDAŞLIK YOKTUR!
Kürtlerin en büyük sorunlarından biri de budur. Kürtlere Kürtçülük adına üst
kimliği çok gören, onu ortaçağın feodal beylerinin, şeyhlerinin, ağalarının
elinde maraba yapan işte bu zihniyettir!
CHP’nin toprak reformuna itiraz eden ve sonra DP haline gelen gerici
kanadının 80 yıl önceki bakış açısı, bugün BDP’de hortlamıştır!
Oysa Kürt hareketinin Sol’a bulaşmışları bu kavramları bilir. Hiç değilse
Stalin’in “ırka dayanmayan” şu bilimsel tanımını duymuştur: “Tarihsel
düzlemde kurulmuş, ortak dil, bölge, ekonomik hayat ve ortak kültürde kendisini
gösteren psikolojik yapı temelinde oluşmuş, istikrarlı halk topluluğu.”
Bilmeyince ya Sırrı Sakık gibi milleti oluşturan milliyetlere karşı
ırkçılık yapar, ya da Refah Partisi kökenli BDP’li Altan Tan gibi, Kürt’e
maraba olmayı layık görür!
Son sözümüz de “Biz Kürt milliyetçiliğine de, Türk milliyetçiliğine de
karşıyız. Ortak paydamız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır” diyen
Erdoğan’a ve “Kürt de demedim, Türk de demedim” diyen
Kılıçdaroğlu’na: Millet yoksa devlet de yoktur, vatandaşlık da yoktur!
Milli devlet yoksa emperyalizme sömürge olmak vardır!
Yorum Gönder