Olacağı buydu ve oldu. Kavramlar yerli yerine oturunca ancak kavram
karmaşasından doğan kavga sona erer. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz
deyişini bir kez daha doğruladık. Özgen Acar’ın köşesinde
yayımladığı “Millet…Ulus” notumu okuyanlar, şimdi
“milliyet ve ulusçuluk” kavramlarını açıklamamı bekliyorlar.
Niyetim, CHP’li Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusu ile
Kürt milliyeti eşit olmaz” görüşünü, “faşist bir ırkçılık”
olarak kınayan milliyetçilere karşı savunmak değil. Sözlerini açıkladı;
özür dilemiyor, bekliyor. Maksadım, bir kaşık suda değil, “gulaş
kazanı”nda koparılan ve gürültüsü uzaklardan duyulan, istifalara yol
açan, CHP’de bölünme kaygıları yaratan, yıkıcı bir fırtınanın tarihi arka
planını sunmak.
Gökalp’in Türkçülüğü, Türkiye
Cumhuriyeti
Toplumbilimci Gökalp, İttihat Terakki
danışmanlığından Türkçülüğün Esasları’na geçerken görüşlerini tek bir kavramda
toplayacağına (Karpat) şöyle sıralamıştı: “Türk harsındanım / İslam
ümmetindenim / Batı medeniyetindenim.” İnkılapçı Mustafa Kemal, Türk,
hars (kültür), İslam, ümmet, Batı ve medeniyet dizisinin ortak paydasının adını
koydu: “Türkiye Cumhuriyeti.” CHP’nin Altı Oku’nda yer alan laiklik,
Arapça “milla”dan türetilen milletleri ve İslam ümmetçiliğini
değil (Lewis), Cumhuriyetin 10. yılından sonra gündeme gelen ve anayasaya giren
ulusu, ulusalı ve ulusalcılığı haber veriyordu. Dilimize pelesenk olmuş
“millet”ten hemen vazgeçemezdik; ancak din ve inanç farklarını
koruyan, millet ve milliyetçiliğe ülkü birliği ve varlık bilincini katan laik
ulusçuluk kavramının yandaşları da var. Cumhuriyetin kuruluş felsefesini dile
getiren Güler’in görüşleri tümüyle geçersiz değildir.
Osmanlı yönetim düzeni, ayrı yaşayan ve bütünleşmelerine izin verilmeyen dini
cemaat ve etnik milletlerden oluşuyordu. Bu yüzden, Yeni Osmanlılar bir millet
olamadılar (Ebüzziya Tevfik); Abdülhamit’in İslamcı
politikaları da gerçekleşmedi (Georgeon). Geriye ya da ileriye, etnik
milletlerin bir “Türk kültür birliği” kurması kalıyordu
(Akçura). Atatürk’ün 20. yüzyıla damgasını vuran eşsiz inkılapçılığı, bir
cumhuriyet devleti kurarken etnik milliyetler üstünde, Cumhuriyeti koruyacak,
“fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür”, çağdaş bir ulus bilinci
inşa etmesiydi (Herriot ve Dumont).
Ulus devlet ve laik ulusçuluk
Atatürk inkılaplarının
amacı, din ile devleti ayıran sekülerlik değil, Osmanlı mirası millet ve
milliyetlerden çağdaş (laik) bir toplum (Berkes) yaratmak, milletleri yalnız
birleştirmek değil, tarihi cinsiyet ayrımcılığına son verip kadınları yurttaş
yapmaktı (Castro). Kemalistlerin bağışlanmayan günahı (Boyut), laik
milliyetçiliği yani Batı sömürüsüne başkaldıran çağdaş ulusçuluğudur
(Kavukçuoğlu). Onun için günümüzün demokrat milliyetçileri, Osmanlı-Türk
varlığına son veren Batı Sermayesi’nden aldıkları destekle, “ulusçulara hesap
sormak” cesaretini buluyor: Çünkü, gözetim altında tuttukları medyada “ulus
devlet”in tarihi bir yanılgı, laikliğin dinsizlik olduğu ve toplumsal adaletin
tarihe gömüldüğü söylemleriyle milleti uyutuyorlar. Öyle etkili bir beyin yıkama
ki, yapanlar sanki kendi söylediklerine inanıyorlar. Oysa “Küreselleşen
Dünya, Tarihin Sonu ve Son İnsan” sloganlarının sözcüsü Fukuyama
uyanmış ve günah çıkarmıştı: “Ulus devletinizi inşa ediniz, yoksa dünya
yönetilemez.” İleri teknoloji ile ulusal devletler yıkılıyor ama barış
inşa edilemiyor. ABD, tarih dersini öğrendi. Obama, Suriye’ye müdahalede acele
etmediği gibi danışmanları tarafından Türkiye’nin “insan hakları
özgürlükler ve laiklik” dosyasını açmaya zorlanıyor (Çakırözer). Kredi
notumuzun yükseltilmesinde bile gündeme düşen laiklik bu kadar
önemli!
Çoğunluk ya da çeşitlilik!
Demokrasi kuramının
temeli, sayısal çoğunluk değil, “birlik içinde çeşitlilik” ilkesidir. Güncel
tartışmaların sorunu, Güler’in ırkçılığı, ana muhalefet CHP’nin bölünmesinden
önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını barış içinde sürdürmesi olmalıdır.
Nutuk’u, geçersiz bir vesayet belgesi sayanlar,
Mevlana’yı, Mehmet Akif’i ve Peyami
Safa’yı okuyabilir.
Demokrasi, birlik- bütünlük ve kardeşlikten dem vuran milliyetçilerden
beklenen, ulusalcılardan hesap sormak, ulusal kurumları çökertmek değil, meşru
muhalefete, hukuka, adalete saygılı davranmak; seçimle geldiği iktidardan
seçimle gitmeye hazır olmaktır. Güler, Türklerle Kürtlerin değil, Kürt
“milliyetçiliği” ile Türk “ulusçuluğu”nun eşit
olmadığını dile getirmek istemişti. Sözlerini değil söylemek istediğini,
niyetini eleştirelim (İz). Sözümüzü, Yunus’un bir dörtlüğü ile
bağlayalım:
Kişi bile sözün demini
Demeye sözün kemini,
Bu dünya
cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz.
Kaynak notları:
Akçura, Y. Üç
Tarzı Siyaset. Boyut Yayın. La Turquie Kemaliste. Çakırözer, U. Analiz, Cumh.
29-30 Ocak. Dumont, P. Mimar M. Kemal. Ebuzziya T. Yeni Osmanlılar. Fukuyama, F.
Tarihin Sonu ve Devlet İnşası. Georgeon, F. Abdülhamid. Güvenç, B. Türk Kimliği.
Herriot, E. L’Orient. Karpat, K. Modern Turkey (1970). Castro F., Bir
devrimcinin ülkesinde. Kavukçuoğlu, D. Pano, Cumh. 30 Ocak. Lewis, B. Modern
Türkiye’nin Doğuşu. Mustafa Kemal, Nutuk. Ersoy, Mehmet Akif, Safahat. Mevlana
C. Rumi Mesnevi. Öz, Güray, Avrupa, Cumh. 30 Ocak. Peyami Safa. Türk İnkılabına
Bakışlar.
Yorum Gönder