AKP hükümeti Türkiye’ye çağ atlattığını ve “ileri demokrasi”yi yaşama
geçirdiğini iddia etmektedir. Oysa “ileri demokrasi”nin en önemli önkoşulu
seçmen iradesinin sandığa tam anlamıyla yansıması ve sandığa girdiği gibi
çıkmasıdır. Şu andaki uygulamalarıyla Türkiye’de demokrasi “göstermelik
demokrasi”den başka bir şey değildir.
Sayın Başbakan her ağzını açtığında milletin çoğunluğunun arkasında olduğunu,
gücünü seçmen iradesinden aldığını söylüyor. Karar ve uygulamalarında arkasında
olduğunu söylediği millet iradesini dayanak gösteriyor. Doğrudur: Demokratik ve
dürüst seçimlerle oluşan destek iktidarların en büyük güç kaynağıdır. Ancak
AKP’nin özellikle 2007 seçimleri ve sonrasında aldığını iddia ettiği seçmen
desteği seçmen iradesinin sandığa girdiği gibi çıktığı dürüst seçimler
sonrasında oluşan bir destek midir? 2007 ve sonrasındaki seçimlere şeffaf ve
dürüst seçimler denilebilir mi?
Hatırlanacağı ve arşivlerden görüleceği üzere 2007 yılından başlayarak nüfus
ve seçmen sayılarıyla ilgili açıklanan resmi rakamlarda yıllara göre büyük
farklar bulunmaktadır. Sorun özetle; seçmen sayısının 2007 genel seçiminde 42
milyon 799 bin iken 2009 yılı yerel seçiminde 48 milyon 49 bin, 2010 yılında ise
49 milyon 495 bin olarak ilan edilmesidir. Dolayısıyla seçmen sayısı 3 yılda 6
milyon 700 bin artmıştır. Oysa ülke nüfusu, 2007 yılında 70 milyon 586 bin 256
iken, 2010 yılında TÜİK, 73 milyon 722 bin 988 olarak açıklamıştır. Yani aynı
sürede nüfusumuz yüzde 4, seçmen sayımız ise yaklaşık yüzde 16 artmıştır.
Tutarsızlık büyüktür.
Nüfusla ilgili bir başka büyük çelişki ise şudur: 2011
yılı sonunda Türkiye nüfusunu TÜİK 74 milyon 724 bin 269, ABD’nin Merkezi
İstihbarat Teşkilatı CIA ise 79 milyon 749 bin 461 olarak açıklamaktadır. İki
kuruluşun rakamları arasında 5 milyon 25 bin 192 kişilik fark vardır.
Öte
yandan her seçim sürecinde çalınan, mükerrer kullanılan ve çöplüklerden
toplanılan oylar demokrasimiz üzerine seçim hileleri gölgesini düşürmektedir.
Açıklanan rakamlardaki farklılıklar ve seçim sürecindeki uygulamalar hilelerin
beş aşamada yapılmakta olduğunu düşündürmektedir. Seçimlerle ilgili en önemli
usulsüzlük; iktidara oy vermeyeceği düşünülen seçmenlerin seçmen kütüğünden
habersizce düşürülmeleridir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun referandumda oy
kullanamaması bilinen en güzel örnektir. Askı sürecinde de seçmenlerimizin yüzde
10 ya da 15 gibi küçük bir kısmı kütükleri kontrol etmektedir. Milyonlarca
seçmen ise oy kullanamayacağını oy pusulaları gelmeyince ya da sandık başında
anlayabilmektedir. Yukarda belirttiğimiz TÜİK ve CIA’nın nüfus rakamları
arasındaki beş milyonluk fark CHP Genel Başkanı gibi milyonlarca vatandaşın
kütükten düşürüldüğü kuşkusunu beslemektedir.
Mükerrer oylar
Yandaşlara mükerrer ya da çok sayıda oy kullandırmak ikinci uygulamadır. TÜİK
Başkanvekili Ömer Toprak, 5 Aralık 2008 tarihinde Hürriyet gazetesine yaptığı
açıklamada cezayı göze alarak “Biri sahte, iki tane TC kimlik numarası olması
halinde mükerrer oy kullanmak mümkün olabilir” demiştir. Anne, baba adlarını
değiştirerek bir kişiye birden çok sahte TC kimlik numarası vermek ve bu hayali
kişileri farklı adreslerde kayıtlı göstermek yaygın bir seçim hilesidir. Muhalif
partilerin mahallelerde sandık bazında yaptıkları araştırmalar binlerce sahte
seçmenin varlığını delillendirmektedir. Yıllarca uygulanmış olan parmak
boyamanın kaldırılması ise bu hilenin önünü açan en önemli olaydır.
Oy sayımı
ve sonrası sandık tutanaklarının düzenlenmesi ve ilçe seçim kurullarında
tutanakların birleştirilmesi esnasında yapılan yandaş uygulamalar seçim
hilelerinin yapıldığı diğer aşamalardır. Bu yollarla da binlerce ya da
milyonlarca hak edilmemiş oy üretilmektedir. Hilelere yol açtığı için
Yunanistan’ın seçimlerde kullanmaktan vazgeçtiği elektronik seçim sistemi
(SEÇSİS) ile seçimin yapılacak olması ise dürüst seçimlere gölge düşüren son
aşamayı oluşturmaktadır.
Seçim sistemi
Seçim sistemi ve mekanizmasında hile yapmaya müsait yapılanmaların oluştuğu
ülkemizde 29 Mart 2014’te yerel, 28 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı, 12 Haziran
2015’te ise genel seçimler yapılacaktır. Laik, demokratik rejimden hızla
uzaklaşılan Türkiye’mizde her üç seçim de ülke kaderini doğrudan
ilgilendirmektedir. Bu nedenle muhalefet partilerinin seçimle ilgili kuşku ve
kaygıları giderecek çalışmaları yapmaları da en önemli görevleridir.
Gazete
haberlerine göre (1) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Adnan Keskin hem Bilgi
Edinme Yasası hem de Türkiye İstatistik Yasası’na dayanarak 8 Ekim 2012 ile 13
Aralık 2012 tarihleri arasında resmi kurumlardan nüfus ve seçmen sayıları ile
ilgili bilgi istemiştir. Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’na üç kez, Nüfus
ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne iki kez ve Bilgi Edinme ve
Değerlendirme Kurulu Başkanlığı’na da iki kez olmak üzere toplam 7 adet resmi
yazı ile kuşkuları gidermeye yarayacak bilgi talebinde bulunulmuştur. Ancak
resmi kurumlar bu taleplere “teknik nedenlerle(!)” olumsuz yanıtlar
vermişlerdir.
Resmi kurumlar yasalar çerçevesinde vermekle yükümlü oldukları
bilgileri ana muhalefet partisine vermemektedirler. Oysa değil partilerin, her
vatandaşın bile şeffaf ve dürüst bir seçim için nüfus ve seçmen sayıları ile
ilgili her türlü bilgiyi edinme hakkı vardır (2). Ana muhalefet partisinin
kuşkulu noktaların açıklığa kavuşturulabilmesi için istediği bilgiler “bu
bilgilerin kendilerinde olmadığı” ya da “teknik nedenlerle verilemiyor”
gerekçeleriyle saklanmaktadır. Bilgilerin saklandığı bir ortamda gidilecek
seçimlerde seçmen iradesine dayanma iddiasında bulunmak iktidar partisi
açısından ne kadar doğrudur?
Seçmen iradesi
AKP hükümeti Türkiye’ye çağ atlattığını ve “ileri demokrasi”yi yaşama
geçirdiğini iddia etmektedir. Oysa “ileri demokrasi”nin en önemli önkoşulu
seçmen iradesinin sandığa tam anlamıyla yansıması ve sandığa girdiği gibi
çıkmasıdır. Şu andaki uygulamalarıyla Türkiye’de demokrasi “göstermelik
demokrasi”den başka bir şey değildir.haberguncel.blogspot.com
Bu nedenle devlet kurumlarının, seçmen
sayılarında kuşkular yaratan milyonluk tutarsızlıkların nedenlerini tartışmalara
yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturmaları ve şeffaf bir seçim sistemini
uygulamaya sokmaları anayasal sorumluluklarıdır. Siyasal partilerin de bu
sorunun üzerine gitmeleri en temel görevleridir. Çünkü şeffaf ve dürüst seçim
sistemi yeniden kurulmadan gerçek demokrasiden söz etmek ve ülkemizin
sorunlarına çözüm bulmak hiçbir siyasi parti için söz konusu olamaz.
(1) Listelere Yakın Takip, Cumhuriyet, 17.12. 2012
(2) Anayasa madde 74
Prof. Dr. Mehmet Tomanbay/22. Dönem Ankara
Milletvekili
Yorum Gönder