CHP’ye Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği - Deniz Kavukçuoğlu

Şu sıralar CHP’ye saldırmak moda; AKP’lisinden MHP’lisine, BDP’lisinden liberallere kadar her ağzını açan bir neden bulup CHP’ye saldırıyor. Kimi CHP milletvekilleri de ettikleri sözlerin nereye varacağını, sözlerinin CHP karşıtlarına nasıl malzeme olacağını düşünüp tartmadan uluorta konuşuyorlar.
Bütün bu saldırıların ortak yanı CHP’nin “devlet partisi” olarak uygulamış olduğu politikalardır. Bunların başında da “milliyetçilik” geliyor. Daha önce de bu köşede çok kez belirtildiği gibi “milliyetçilik” 1800’lerin başından başlayarak 1900’lerin ortalarına kadar halkların uluslaşma, ulus devlet kurma süreçlerinde ve bağımsızlık savaşımlarında motor işlevi görmüş bir ideolojidir. Milliyetçilik, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk gibi eski Osmanlı topraklarında uluslaşma süreci sonrasında kurulan ulus devletlere nasıl ideolojik zemin oluşturmuşsa Türklerin de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlanan uluslaşma ve Kurtuluş Savaşı süreçlerine ideolojik/siyasal zemin oluşturmuştur.
Milliyetçilik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 1960’ların ortalarına kadar Türkiye nüfusuna “Türkleştirme” olarak yansımıştır. Bu yansımanın yakın tarihimizde sayısız örnekleri vardır. 1912-1924 arası yaklaşık iki milyon Trakya ve Anadolu Rum’unun gerek göç ettirme, gerek Kurtuluş Savaşı sonrası kaçış, gerekse 1924 mübadelesiyle; sayıları bir milyon iki yüz bin tahmin edilen Ermenilerin de “tehcir” uygulamasıyla Türkiye topraklarını terk ettikleri de unutulmamalıdır. Dolayısıyla Türkleştirme siyaseti Türkiye’de geride kalan farklı etnik kökenlerden gelen topluluklara uygulanmıştır. Bunlar tehcirden kurtulan Ermeniler; Yahudiler; İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada Rumları; Balkan Savaşı ve Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yurtsuz kalarak Anadolu’ya göçen Boşnaklar, Gürcüler, Çerkezler ve diğer Kafkas toplulukları ile Kürtler, Zazalar, (Y)ezidiler ve Süryanilerdir.
Sayıları milyonla ifade edilen Balkan ve Kafkas göçmenleri Türk uluslaşması sürecine gönüllü olarak katılarak Türkleşmişlerdir. Trakya Yahudileri, İstanbul Rum ve Ermenileri 1934 Trakya Olayları, 6-7 Eylül 1955 Olayları gibi açık veya gizli devlet destekli şiddet uygulamaları ile kaçırılmışlar, Bozcaada ve Gökçeada Rumları da okulları kapatılarak, tarlaları kamulaştırılarak, geçim kaynakları kurutularak göçe zorlanmıştır. Gökçeada’da 1964 sonu 6 bin 300 olan T.C. uyruklu Rum sayısı 273’e düşmüştür. Bugün Türkiye genelindeki T.C. uyruklu toplam Yahudi, Rum ve Ermeni sayısı 100 binin altındadır.
Güneydoğu’da yoğun olarak yaşayan Süryaniler ve (Y)ezidiler bölge Müslümanlarının açık ya da gizli devlet destekli baskıları sonucu yurtdışına gitmişlerdir. Almanya ve İsveç’teki Süryani ve (Y)ezidiler’in sayısı bugün Türkiye’dekilerin birkaç katıdır.
Kürtlerin ve Zazaların durumunu bir başka yazıya bırakarak köşemizi bugün bir soruyla kapatıyoruz. Günümüz bakışıyla evrensel insan hakları ihlali anlamına gelen Milliyetçilik/Türkleştirme uygulamalarının bütün günahı tek başına CHP’nin midir? Çarşamba günü yanıtlamaya çalışalım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget