Şu sıralar CHP’ye saldırmak moda; AKP’lisinden MHP’lisine, BDP’lisinden
liberallere kadar her ağzını açan bir neden bulup CHP’ye saldırıyor. Kimi CHP
milletvekilleri de ettikleri sözlerin nereye varacağını, sözlerinin CHP
karşıtlarına nasıl malzeme olacağını düşünüp tartmadan uluorta
konuşuyorlar.
Bütün bu saldırıların ortak yanı CHP’nin “devlet
partisi” olarak uygulamış olduğu politikalardır. Bunların başında da
“milliyetçilik” geliyor. Daha önce de bu köşede çok kez
belirtildiği gibi “milliyetçilik” 1800’lerin başından
başlayarak 1900’lerin ortalarına kadar halkların uluslaşma, ulus devlet kurma
süreçlerinde ve bağımsızlık savaşımlarında motor işlevi görmüş bir ideolojidir.
Milliyetçilik, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk gibi eski Osmanlı
topraklarında uluslaşma süreci sonrasında kurulan ulus devletlere nasıl
ideolojik zemin oluşturmuşsa Türklerin de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla
sonuçlanan uluslaşma ve Kurtuluş Savaşı süreçlerine ideolojik/siyasal zemin
oluşturmuştur.
Milliyetçilik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından
1960’ların ortalarına kadar Türkiye nüfusuna “Türkleştirme”
olarak yansımıştır. Bu yansımanın yakın tarihimizde sayısız örnekleri vardır.
1912-1924 arası yaklaşık iki milyon Trakya ve Anadolu Rum’unun gerek göç
ettirme, gerek Kurtuluş Savaşı sonrası kaçış, gerekse 1924 mübadelesiyle;
sayıları bir milyon iki yüz bin tahmin edilen Ermenilerin de
“tehcir” uygulamasıyla Türkiye topraklarını terk ettikleri
de unutulmamalıdır. Dolayısıyla Türkleştirme siyaseti Türkiye’de geride kalan
farklı etnik kökenlerden gelen topluluklara uygulanmıştır. Bunlar tehcirden
kurtulan Ermeniler; Yahudiler; İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada Rumları; Balkan
Savaşı ve Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yurtsuz kalarak Anadolu’ya göçen Boşnaklar,
Gürcüler, Çerkezler ve diğer Kafkas toplulukları ile Kürtler, Zazalar,
(Y)ezidiler ve Süryanilerdir.
Sayıları milyonla ifade edilen Balkan ve Kafkas
göçmenleri Türk uluslaşması sürecine gönüllü olarak katılarak Türkleşmişlerdir.
Trakya Yahudileri, İstanbul Rum ve Ermenileri 1934 Trakya Olayları, 6-7 Eylül
1955 Olayları gibi açık veya gizli devlet destekli şiddet uygulamaları ile
kaçırılmışlar, Bozcaada ve Gökçeada Rumları da okulları kapatılarak, tarlaları
kamulaştırılarak, geçim kaynakları kurutularak göçe zorlanmıştır. Gökçeada’da
1964 sonu 6 bin 300 olan T.C. uyruklu Rum sayısı 273’e düşmüştür. Bugün Türkiye
genelindeki T.C. uyruklu toplam Yahudi, Rum ve Ermeni sayısı 100 binin
altındadır.
Güneydoğu’da yoğun olarak yaşayan Süryaniler ve (Y)ezidiler
bölge Müslümanlarının açık ya da gizli devlet destekli baskıları sonucu
yurtdışına gitmişlerdir. Almanya ve İsveç’teki Süryani ve (Y)ezidiler’in sayısı
bugün Türkiye’dekilerin birkaç katıdır.
Kürtlerin ve Zazaların durumunu bir
başka yazıya bırakarak köşemizi bugün bir soruyla kapatıyoruz. Günümüz bakışıyla
evrensel insan hakları ihlali anlamına gelen Milliyetçilik/Türkleştirme
uygulamalarının bütün günahı tek başına CHP’nin midir? Çarşamba günü yanıtlamaya
çalışalım.
Yorum Gönder