Bu başlığı ikinci kez kullanıyorum.
Yurttaşların büyük çoğunluğu, 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan faşist askeri darbe sonrasında yapılan ve kamu oylamasında %91 gibi ezici bir çoğunlukla kabul edilen 1982 Anayasasının değiştirilmesini arzulamaktadır.
Bu istek doğrultusunda kurulan ve dört partinin (AKP, CHP, MHP, BDP) üçer üye ile temsil edildikleri Anayasa Uzlaşma Komisyonu 29.10.2011 tarihinde ilk toplantısı yaptı.
Uzlaşma Komisyonunun kurulmasından sonra konunun uzmanı hukukçular arasında tartışma başladı.
Bir kısım hukukçular, Anayasa yapma yetkisinin Kurucu Meclisin görevi olduğunu, bu görüşe karşı olanlarda bu meclisin Anayasa yapma yetkisinin bulunduğunu savunuyorlardı.
Ayni başlık altında yazdığım 12.03.2012 tarihli yazımda;
“AKP’nin, meclis çoğunluğuna dayanarak bu güne kadar gerek muhalefetin, gerekse sivil toplum kuruluşlarının demokratik isteklerini göz ardı ederek, istediği yasaları kendi düşünceleri doğrultusunda çıkardıkları herkesçe bilinmektedir.
Son olarak Milli Eğitim Komisyonunda görüşülen kesintisiz eğitimle ilgili yasa tasarısında sergilenen tavır ile Sayın Başbakanın dindar ve kinine sahip gençlik yetiştirme arzuları, çağdaş, demokratik, hukukun üstünlüğünü sağlayan, birey hak ve özgürlüklerini ön plana çıkaran bir anayasanın AKP çoğunluklu meclis tarafından kabul edileceğini düşünmek nerdeyse bir hayal olmuştur.
Halkın iradesini temsil eden seçilmiş çoğunluk, her şeyi yapabilen, azınlıkta kalanları dinlemeyen anlamına asla gelmemektedir.
Ne yazık ki AKP uygulamaları bu konuda pek iç açıcı değildir.
Sayın Başbakan halka hitap ederken, ‘dindar ve çağdaş bir gençlik yetiştirmeği amaçladığını ve halktan yetki aldığını’ söylemektedir.
Bu söylem kafa karıştırmaktadır.”
Demiş ve yazımı şöyle bitirmiştim.
“Sonuç,
Anayasa yapma yetkisi olmakla birlikte, AKP çoğunluklu bir mecliste çağdaş, laik bir anayasa yapılabileceği konusunda kuşkulu olan tartışmacıların haklı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü ayni kuşkuyu bende taşıyorum.”
O günden bu güne kadar Uzlaşma Komisyonunda yapılan çalışmalar sonucunda, özellikle devletin yönetim şekli ve diğer birçok konuda uzlaşma sağlanmadığı, her partinin kendi siyasi düşünceleri doğrultusunda dayatmalarda bulunduğu görülmektedir.
Dayatılan konuların, devletin üniter yapısı, vatandaşlık tarifi, laikliğin tarifi, vatanın bölünmez bütünlüğü ile ilgili olması ve çıkmaza girmesi endişeler yaratmaktadır.
Özellikle Sayın Başbakanın Komisyon çalışmalarını süre ile sınırlandırması, o süre içinde Uzlaşma Komisyonunun anlaşmaması halinde kendi Anayasalarını görüşerek halkoyuna götüreceklerini söylemesi, yaklaşık bir yıl önce belirttiğim kuşkularımda haklı olduğumu göstermektedir.
Sayın Başbakanın bu söyleminden sonra, Uzlaşma Komisyonunun tüm kesimlerin benimseyebileceği bir Anayasa hazırlayacakları konusunda kuşkularım devam etmektedir.
Çünkü Sayın Başbakanın, Komisyonun anlaşamadığı Başkanlık sisteminden vazgeçme niyeti yoktur. Bu konu “kendi Anayasamız” dediği taslak içinde vardır.
Tüm yurttaşlara hak ve özgürlükler, huzur ve refah getiren, laik Cumhuriyetin kuruluş felsefesine ters düşmeyen, çağda uygarlığı hedefleyen ve herkesin içine sinebileceği bir Anayasa dileği ile.
07.02.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder