ABD Sivil Darbeye Yeşil Işık mı Yakıyor? - Emre Kongar

ABD’nin, Türkiye’deki askeri darbelere destek verdiği, hatta kimi zaman teşvik ettiği bilinen bir gerçektir.
Bunun esas nedeni, ordunun İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet tehdidine karşı, daima ABD ve Batı çizgisinde bir ideoloji ve siyaset izlemiş olmasıdır.
Doğrudan ABD’nin desteği olmadan ve ordunun hiyerarşik düzeni bozularak yapılan 27 Mayıs 1960 darbesi bile “NATOya CENTOya bağlıyız” diyordu.
Hele hele 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, bütünüyle sola karşı, ABD çizgisinde gerçekleştirilmişlerdi.
Nitekim bir yandan içerideki sol örgütler biçilmiş, sol akımlar bastırılmış, öte yandan Kıbrıs sorununda elimizdeki tek koz olan Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi konusundaki vetomuz 1980 sonrasında Evren’in emriyle kaldırılmıştı.
Derken Sovyetler Birliği çöktü, Soğuk Savaş bitti, Komünizm tehlikesi ortadan kalktı…
NATO’nun ve dolayısıyla Türk ordusunun işlevi de farklılaştı…
NATO, ABD çizgisinde dünya jandarmalığına soyundu.
Bu arada İslam ideolojisi çerçevesinde ABD tarafından Sovyetler’e karşı oluşturulan El Kaide’nin terör saldırıları, Ortadoğu anlaşmazlığı çerçevesinde ABD’ye yöneldi.
Buna karşı ABD, ılımlı İslamideolojisini geliştirdi.
Bu ideolojiyi Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesinde de işlevsel kıldı.
Erdoğan ve arkadaşları da antiemperyalist ve anti-Amerikan Erbakan hareketinden koptu ve Türkiye’deılımlı İslamiktidara gelerek ABD’ye tam teslim oldu.
Derken, hem petrol kaynakları hem de Filistin-İsrail anlaşmazlığı çerçevesinde ABD Irak’ı işgal etti.
Bu sırada Meclis, AKP yeterince arkasında durmadığı için, ABD’yi destekleyen 1 Mart tezkeresini kabul etmedi.
Bunun faturası, AKP tarafından orduya çıkarıldı; ABD’li yetkililer bunun hesabının sorulacağını belirtti.
Ve on yılı aşan AKP iktidarında Türkiyenin laik ve demokratik rejimini tehlikeye sokan gelişmeler yaşandı!
***
Peki ABD Türkiyedeki rejim sorununa nasıl bakıyor?
Bu sorunun yanıtını 31 Ocak’ta Milliyet’te Aslı Aydıntaşbaş’ın Washington’dan yazdıklarından öğreniyoruz:
“…ERDOĞAN DEYİNCE GÜLÜMSEME AMA...:
Tayyip Erdoğan, Obama yönetimi için hâlâ Ortadoğudaki en yakın müttefik, Türkiyedeki tek muhatap.
Tabii burada herkes Erdoğan’ın ‘otoriterleşme’ sinyali taşıdığını teslim ediyor. Ak Parti ve Erdoğan’la ilgili eski ‘romantizm’ yok. Başbakan’ın Muhteşem Yüzyıl’dan, Şanghay Beşlisi’ne kadar yaptığı açıklamalar, müstehzi bir gülümsemeyle karşılanıyor.
Ama günün sonunda Obama yönetimi, Erdoğanı bölgenin en istikrarlı ve en Batılı ülkesindeki en güçlü lider olarak, yani doğal partner’ olarak görüyor…”
“…OBAMANIN İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ YOK:
Aynen Avrupada olduğu gibi, bu şehirde de Türkiye artık eksik-demokrasi olarak görülüyor.
Özellikle ifade özgürlüğü ve cezaevindeki gazeteciler konusu, çoktan karara bağlanmış: Türkiye’de demokratik muhalefet alanının daraldığı ve otoriterleşme eğilimi olduğu, burada bir önkabul.
Ancak bu durum, Obama yönetimi açısından öncelikler listesinin alt sıralarında. Ara sıra, âdet yerini bulsun diye şikâyet etseler de Türkiye’ye insan hakları konusunda bir baskı yapma eğilimi yok.” (Siyahları ben vurguladım. E.K.)
***
Yukarıdaki özet ve Aydıntaşbaş’ın haberi çerçevesinde bize de ABD bu kez de Türkiyede bir sivil darbeye mi yeşil ışık yakıyor? diye sormak düşüyor!
Aslında Amerikada da doğruyu görenler var.
Dünkü Cumhuriyet’te Utku Çakırözer, eski ABD Büyükelçisi Edelman’ın şu değerlendirmesini aktarıyordu:
“…ABD yönetimi Türk hükümetiyle, çıkarlar kadar ilkeler ve idealleri de örtüştürebilmeli.
ABD için Türkiyenin Atatürk ile başladığı çoğulcu demokrasi olma yolculuğunu başarıyla tamamlaması her zaman önemlidir. İnsan hakları, hukuk devleti ve başta basın olmak üzere özgürlükler konuları Türkiye-ABD diyaloğunun bir parçası olmalı.
Kısa vadeli çıkarlar için uzun vadeli ilişki feda edilmemeli.
Mısırda yıllarca Mübarekin yaptıklarına göz yumduk. Benzer hatalar yapılmamalı.
Geçmişte Türkiyede işkencenin bitirilmesi için gerekli adımların atılmasında Amerikan yönetimlerinin etkisi oldu.
Şimdi de Türkiye bir yandan başarılı ve müreffeh bir ülke olurken, özgürlükler ve çoğulculuk da olmalı.” (Siyahları ben vurguladım. E.K.)
***
Ne yazık ki Edelmanın sözleri sadece temenni, geçerli olan ise Aydıntaşbaşın aktardığı tavır!
Not: Alıntılarda vurgu yaptığım zaman “Siyahlar benim, E.K.diye not koyuyordum. Bu not,siyahlarıbenim yazdığımı değil, sadece o sözlere vurgu yaptığımı belirtiyordu. Yanlış anlayanlar olmuş!
Not 2: Yazıyı bitirdikten sonra ABD Büyükelçiliği’ne yapılan terör saldırısı haberi geldi; Türk-Amerikan ilişkilerinin uluslararası terörün hedefinde olması durumun hassasiyetine bir kez daha işaret ediyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget