Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın tutuklanma isteğiyle gözaltına alınıp ifade için Ankara’ya götürülmesi, 28 Şubat olayının bir kez daha gündemin üst sırasına çıkmasına neden oldu.
Hemen belirtilmesi gereken husus, 28 Şubat hakkındaki
yargılarınızın baktığınız yere ve olaylar karşısındaki genel tavrınıza
göre değiştiğidir.
Eğer irticayı “demokrasi ve dolayısıyla ülke için tehdit” olarak algılayanlardansanız, değerlendirmeniz başka olacaktır, yok bunu söyleyenlere “senin tehdit olarak algıladığın bir müjdedir” diyorsanız, tabii ki değerlendirmeniz de bir öncekinin tam zıttı yönde gerçekleşecektir.
Hemen belirteyim, bir zamanlar irticayı tehdit olarak
algılayanlardandım. Geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü irtica artık tehdit
değildir.
Bir tehdit olasılık olmaktan çıkıp olguya dönüşmüşse, hâlâ tehditten söz etmek saflıktır.
Günümüzde 28 Şubat’ı değerlendirirken
dönemin koşullarının da tam olarak göz önünde bulundurulmadığını
düşünüyorum. Bu görüşüme rağmen, 28 Şubat yöntemlerinin, onaylanır
türden sayılmayacağı gibi, etkili de olmadığını, zaten etkili olmasının
da imkânsız olduğunu belirtmek isterim.
***
Demokrasilerde, laikliğin korunması, ne silahla olabilir ne de
baskıyla; demokrasilerde laikliğin tek güvencesi halkın laik demokratik
cumhuriyetçi bilincidir.
Kaldı ki, 28 Şubat’ı açıklamaya
çalışan görüşlerin hepsi de bu hareketin salt o günlerde ciddi tehdit
altında olduğu düşünülen laiklik ilkesini korumak için yapıldığını ileri
sürmemektedirler.
Türkiye’deki askeri darbelerin ardında, ABD’nin
kâh kışkırtmasının, kâh desteğinin, kâh hiç değilse onayının olduğunu
ileri sürenler ise tutumu ABD ile gittikçe ters düşmekte olan “Milli Görüş”çü Erbakan’ın Washington’ın sabrını taşırdığı ve artık fazla ileri giden Necmettin Bey’in ipinin çekilmesine karar verildiği için 28 Şubat’ın yapıldığını söylemektedirler.
Şimdi aradan bu kadar zaman geçtikten sonra, olaylara tekrar
dönüp baktığımızda ne görüyoruz? İrtica tehdit olmaktan çıkmış mıdır?
Evet çıkmıştır, ama tasfiye edilerek değil, olasılık gerçekleştirilerek.
Demek ki, 28 Şubat irtica karşısında etkili olamamıştır.
Zaten olması da beklenemezdi.
***
Gelelim ikinci görüşe:
Washington’ın sabrını taşırdığı ileri sürülen Erbakan 28 Şubat ile tasfiye edilmiş midir?
Evet, bu yolla iktidardan uzaklaştırılmıştır. Ve üstelik Erbakan iktidardan geçici değil, kesin olarak uzaklaştırılmıştır.
Necmettin Bey öldüğü zaman, artık iktidar alternatifi de değildi.
Karşı olunan Necmettin Bey’in İslami görüşleri değildi. Eğer öyle olmuş olsaydı, yine kendisini İslamcı olarak tanımlayan bir iktidar işbaşında olmazdı.
Peki iki iktidar arasındaki fark neydi? Her ne kadar, yeni
İslamcı iktidar kendisini ılımlı olarak niteliyorsa da ılımlılık
ılımsızlık konusunda ikisinin birbirlerinden pek fazla farkları yoktu.
Aslında fark ılımlılıkta değil, uyumluluktaydı.
Nitekim, Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını açıklayanların,
bunu söylerken kastettikleri daha ılımlı değil, daha uyumlu olduklarıydı.
28 Şubat ile başlayan sürecin, Erbakan’ın ipini çektiği doğrudur. Ama bu olgunun tüm başarısını askerlere mal etmek yanlıştır.
28 Şubat’ı irdelerken sorulması gereken ana soru şudur:
- Gerçekte Erbakan’ın ipini acaba kimler çekti?

Yorum Gönder