AKP iktidarı, görevleri gereği siyasetten uzak durması gereken kamu
kurumlarını, ısrarlı çabalarıyla ele geçirdi.
Şimdilerde bu ele geçirmenin meyveleri devşiriliyor.
***
Ekonomide geleceğe yönelik kararlar, başta fiyatlar olmak üzere sayısal
göstergelere göre alınır. Bu nedenle devletin açıkladığı istatistik verilerinin
tüm karar alıcılara aynı anda ulaşması, devletin
yurttaşlarına eşit uzaklıkta durması ana kuraldır.
Geçen günlerde bu kural iki kez çiğnendi.
TÜİK-Türkiye İstatistik Kurumu’nun 3
Ocak’ta yayımladığı fiyat ve 15
Ocak’ta yayımladığı hanehalkı
işgücü istatistikleri, SMS aracılığıyla, kamuoyuna
açıklanmadan önce birilerinin eline geçmiş.
Verileri önceden elde edenler bundan bir çıkar
sağlamışlarsa bu durum açıklık kazanmalıdır. Bu yapılmazsa
TÜİK’in ayrımcılık yaptığı, birilerine çıkar sağladığı
sonucu doğar.
***
Bir başka kurumsal sorun TÜBİTAK eliyle yaşandı. Dört yıl önce
2009’da kendi yayımladığı Bilim ve Teknik
Dergisi’nde, Darwin ile ilgili bir
yazıyı sansür eden TÜBİTAK geçen hafta benzer bir yanlışa daha imza
attı.
Darwin ve Evrim Kuramı konusunda yabancı dillerden dilimize çevrilmiş
ve TÜBİTAK yayını olan şu eserleri
satış listesinden çıkarıldı: Richard
Dawkins’e ait “Kör Saatçi ve Gen
Bencildir”; Alan Moorehead’dan
“Darwin ve Beagle Serüveni”,
Stephen Jay Gould’dan
“Darwin ve Sonrası”, Mahlon B.
Hoagland’dan “Hayatın
Kökleri”, James Wason’dan
“İkili Sarmal”, Richard
Lewontin’den “Üçlü
Sarmal”; Ernst Mayr’dan
“Biyoloji Budur” ve Richard
Leakey-Roger Lewin’in “Göl
İnsanları” (Deniz Ayhan, Sözcü, 14
Ocak).
İki gün sonra TÜBİTAK üst kurullarında “evrim
teorisinin sansürlenmesi ile ilgili bir karar
alınmadığını”, konunun “yayın hakkı
sözleşmesinin yenilenmesi süreçleri ve telif hakkıyla ilgili”
olduğunu açıkladı. Adı geçen kitaplar en kısa zamanda
yayımlanmadıkça bu açıklamaların hiçbir anlamı yoktur. Kitapların
yayımlanmaması, en tepedeki bilim kurumunun bu ülkede bilimin
toplumsallaşması ve gelişmesi süreçlerine çok ağır bir
darbe vurduğu anlamına gelecektir.
***
Üçüncü kurumsal örnek YÖK’tür.
YÖK’ün hazırladığı yasa taslağının çok sayıda eksiği
var. Burada bunlardan yalnızca ikisine değiniliyor.
Taslağın Temel İlkeri; Eğitim-Öğretim başlığı
altında (m.4):
“Her öğrenci eğitim öğretim hak ve hürriyetinden siyasi
düşünce, dil, din, mezhep, inanç, ırk, renk, cinsiyet, kılık kıyafet tercihi ve
diğer sebeplerle herhangi bir ayrım gözetilmeksizin eşit olarak yararlanır.
Hiçbir öğrenci yukarıda belirtilen sebeplere dayalı olarak eğitim öğretim
hakkından ve hürriyetinden mahrum bırakılamaz” deniliyor.
Ancak öğrencilerin maddi olanaksızlığı konusuna hiç
değinilmiyor; taslağı hazırlayanların aklına fırsat eşitliği
ya da öğrencinin yoksulluğu nedeniyle
okuyamayacağı gelmiyor!
İkincisi, YÖK taslağı ülkemizde açılacak “Yabancı
yükseköğretim kurumları, kendi ülkelerinin mevzuatına tabidir”
diyor. Oysa, hukuk düzenleme hakkı bir ülkenin egemenliğinin
simgesidir. Bu durum tümüyle farklı biçimde oluşan uluslararası hukuk
düzenlemelerinin ülkemizde geçerli olmasıyla karıştırılmamalıdır. Anlaşılan
taslağı hazırlayanlar Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan ve
Lozan’da büyük uğraşlarla elde edilen hukukta
egemenlik bilincinden uzaktır.
***
Gerçekte, TÜİK, TÜBİTAK ve YÖK örnekleri birbirini tamamlıyor. Devletin
yurttaşlara bilgi verirken eşit davranması, bilimsel bilginin önemi, eğitimde
fırsat eşitliği ve egemenliğin hukuk boyutu gibi Cumhuriyetin kazanımları olan
evrensel değerlerin adım adım kökü
kazınıyor!
***
Değerli dost Prof. Dr. Toktamış
Ateş’in kaybına üzüldüm; kendisine rahmet; eşi
Nevin’e, ailesine ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Yorum Gönder