Birer yorum ve düşünce ekolü olan ve bir kısmı politik
kamplaşmalardan kaynaklanan İslamî mezheplerin birçoğu kendisinin tek gerçek
olduğunu iddia edebilmiş ve çerçevesinin dışında kalanları ‘İslam dışı’
(heterodoks) olmakla suçlayabilmiştir. Oysaki bu mezheplerin hepsi, Kur’an’ı
kaynak almakta birleşirler. Ve Kur’an, bu birliğe girenlerin kardeş olduklarını
açıkça belirtir. (bk. Hucurât, 10)
Kendi mezhebi dışında kalanı
‘sapıklık ve fitne çıkarmak’la suçlamak, Emevîlerle başlayan ve sonra Emevîlik’e
tepki olarak doğan anlayışlarla beslenen bir illettir. Bu illet, İslam
dünya-sını tarih boyunca kemirmiş ve kemirmeye devam etmektedir. Oryantalistler,
bu illeti yaygın-laştırmak için, birer yorum ve yaklaşım şekli olan mezhepleri,
bağımsız birer din gibi öne çıkarmakta ve Müslüman kitleleri birbirine
yedirtmekte pek usta davranmışlardır.
Bu açıdan bakıldığında en acı
tabloların Şiî-Sünnî veya Alevî-Sünnî ayırımından doğduğu görülür. Bu iki
mezhebin Kur’ansal beraberliğinin esas alınması, tarih içinde bunları sömüren
politik odakların işine gelmediğinden esasta birleşmeyi teşvik yerine ikincil
noktalara ağırlık verilmiş ve Kur’an kardeşliği
hançerlenmiştir.
Kur’an’da ve Hz. Muhammed’de birleşen ruhların,
Kur’an’ın tamamlanmasından ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkmış
görüş ayrılıklarının, dinin esasıyla hiçbir ilgisi olmadığını bilmeleri
gerekir. Kaldı ki, anılan mezheplerin mensupları, ortak bir sevgi
unsuruna da sahiptirler: Ehlibeyt. Sünnî veya Alevî hiçbir Müslümanın evinde bir
tek Muaviye yahut Yezit adına rastlanmaz. Ama her evde bir Ali, Hasan ve Hüseyin
bulabilir-siniz. Demek olur ki, tarihsel Müslüman kamu vicdanı, ortak sevgi
objesine ilişkin bir icma (consensus) oluşturmuştur. Bu, Ehlibeyt sevgisidir. En
koyu Sünnî tarikatlarda bile 12 imam-dan birkaçı, önder kişiler silsilesinde yer
almaktadır. En sert Alevî karşıtı bilinen Nakşîlik’in, en titiz kolu
Halidiyye’de bile, silsilede, Selmanı Fârisi ve Caferi Sadık vardır. Kur’an ve
Ehlibeyt sevgisinde birleşmek bu ekollerin bütün sıkıntılarını ortadan kaldırır
ve bu birleşme, onlar için hiç de zor değildir. Ne ilginçtir ki, Hz. Muhammed,
çağlar öncesinden bu temel birleşme noktasının altını şu mucize sözüyle
çizmiştir:
“Ehlibeytim Nuh’un gemisine benzer, ona binen
kurtulur.”
SİYASAL ÇIKARLARIN ENGELLEDİĞİ
KARDEŞLİK
Halledilemeyen nedir? Halledilemeyen politik
çıkarlar, hırslar ve cehalettir. Buna, azın-lıktakilerin ihmalini, horlanmasını,
kucaklanmamasını da eklemeliyiz. Yıllar boyu, Sünnî-leştirmekten söz edilmiştir;
kardeşleştirme, Kur’an’da birleştirmeden değil. Gönül isterdi ki, Kur’an ve
Muhammed şuur ve rahmetine sahip din öncüleri çıksın ve Anadolu insanının, bu
yapay illet tarafından açılmış yaralarını sarsın. Ne yazık ki, bugüne kadar
böyle bir yaklaşım getiren, değil din görevlilerine, Kur’an’ın ve birliğin
temsilcisi olması gereken bir Diyanet İşleri başkanına bile rastlayabilmiş
değiliz. Hâlâ, ,bir yığın din adamı (!), Alevî-Sünnî evlilik-lerinin
İslamdışılığına dair fetva verme hıyanetini göstermeye devam etmektedir. Bunlar,
fet-valarını haklı göstermek için karşı tarafa insaf ve imanla bağdaşmayacak
iftiralardan çekinmi-yorlar. Burada Gazalî’nin el-Iktısad fi’l-İ’tikad (İnançta
Orta Yol) adlı eserinde hatırlattığı bir Kur’ansal ölçüye dikkat çekmek
istiyorum: “Bir Müslüman hakkında hüsnüzanda bulunup yanılmak, kötü düşünceler
besleyip de isabet etmekten daha iyidir, daha İslamcadır.”
Gazalî,
eleştirilerinde bu dediğine kendisi uymamışsa da tespiti tamamen Kur’ansaldır,
doğrudur.
Müslümanları, Kur’an ve Hz. Muhammed’de birleşmeye
çağıracak rahmet önderlerine ihtiyaç vardır; falan veya filan mezhebe
çağıranlara değil. Kur’an ve Muhammed kar-deşliğine çağıranlara hasretiz.
Allah-Muhammed-Ali sevdalıları, bir birlikle bin ayrılığı giderebilen erlerdir.
Bin birliği bir tek ayrılığa feda edenler ‘din adamı’ yaftası taşısalar da Hak
adamı olamazlar. İnsanımız, din zebanilerinden çok çekmiştir; şimdi Hak adamı
aramaktadır.
Kitap, Peygamber, kıble ve secde birliğini; çıkar,
gaflet, cehalet ve sömürü ayrılığına yenik düşürenlere yazıklar olsun.
Yorum Gönder