Televizyonlarda bir telaş bir telaş
-Gelmek üzere!
-İstanbul'a iyice yaklaştı.
-Bütün tedbirler alındı.
Sanırsın ki 100 sene öncesindeyiz.
Bulgar
ordusu Çatalca'ya kadar gelmiş. Dualarla, Kuran'larla takviye edilen
padişahın ordusu; dünkü vilayetimizin askeri önünden öyle bir kaçıyor ki
Mehmet Akif'in deyişiyle 'Önümde durma diyerek şehit mezarlarını bile
çiğniyor.'
100 sene sonra sanki işgal ordusu geliyor.
Halbuki gelecek olan sadece kar.
YAĞ HEY MÜBAREK
Halbuki
halkımız yağmura, kara 'rahmet' demiş. Onun geldiğini anlayınca 'Yağ be
mübarek!' diye sevinmiş. Biliyor ki kar yağınca toprak suya doyacak;
toprak suya doyunca da kendi karnı doyacak.
-Yağ be gözünü sevdiğim, yağ hey mübarek!
***
Bir kadın çocuğunun elini tutmuş. Apartman kapısının önünde düşünüyor:
-Bu havada okula nasıl gidecek?
Halbuki okul 300 metre ötede. Çocuk dışarı çıkınca sanki bir kar topu gibi eriyecek.
Kara çıkmadan, üşümeden, düşmeden, kar topu oynamadan geçen çocukluk; çocukluk mu olurmuş Allah aşkınaÖ
***
Başka
birisi, evin penceresinden sokağı seyrediyor. Lapa lapa yağan kar
canını sıkmış. İşe arabasıyla gidemeyecek ya homurdanıyor:
-Nereden çıktı bu kar?
Bilmiyor ki bütün Türkiye; canlısıyla cansızıyla bu karı bekliyor.
Bizim
beyefendi; dünyaya gelirken herkes gibi gelmedi. Anasından bir
otomobilin içinde teşrif buyurdular. Arabası olmadan adımını atmıyor.
***
Caddelerde hep bunlar.
Otomobili üstünüze üstünüze sürüyorlar.
Göllenmiş kısımlara hızla girip sizi su içinde bırakıyorlar.
Kaldırımda yürürken de yaşlılara çarpıp savuruyorlar.
Yeni anaların yeni kuzuları
OLMADI VALİ BEY
Yere iki damla kar düşse çocukların dışa çıkması engelleniyor. Dün İstanbul'da yine tatil edildi okullar.
Ayıptır ayıp Vali bey!
Elini
bile sıcak su ile yıkayan bu kuşağın; eksi 25 derecelik soğukta
Allahüekber Dağları'nda yazlık elbise ile yürümesini hayal edin bir deÖ
Hiç mi hiç yakıştıramıyorsunuz değil mi?
Bir de İngiltere Kraliyet ailesinden Prens Harry'nin Afganistan'da Taliban'a karşı savaştığını düşünün.
Bizim yumuşak nesil mi yapacak bunları?
***
Çocukluğumun, o güzel günlerin en tatlı anıları; karlar içinde geçenlerdi.
Köyümüzde okul olmadığından 4-5 kilometre uzaklıktaki Leyis Köyü'ne giderdik. Ovayı kar kaplar; göğsümüze çıkardı.
Ama
aklımızdan asla okula gitmemek geçmezdi. Büyük öğrenciler öne düşer;
ellerindeki değneklere dayana dayana karı yararak yürürlerdi. Bizler de
arkasından.
Dereleri geçerken bir de bakmışsın ki culp diye suya batmışız.
Anamızın ördüğü yün çorap, bacağımızda donardı.
Okula ulaşınca hemen sobaya doğru uzatırdık çorapları. Oradan yün kokulu bir buğu yükselirdi.
***
Bu gün çocukların öğrencilik anılarını bile aldılar ellerinden.
Onların ortak anıları olacak okul kıyafetlerini devre dışı bırakarak.
Bir de kardan uzaklaştırıyorlar...
Kuluçkaya yatırılmış gibi...
***
Anılarımın üstüne lapa lapa kar yağıyor.
Dışarı çıkıyorum. Bir kez daha bana kar ütünde yürümeyi nasib eyleyen görklü Tanrı'ya dua ediyorum.
Aklımda, kılcanlarla avladığım kuşlar. Rahmetli anamın onları ağır ağır yanan ocaktaki közde pişirerek bana yedirmesi
Acıyorum bugünün çocuklarına. Bu kadar koruma, onları öldürüyor da analar farkında değil.
Yorum Gönder