İlk Defa Oluyor - Ali Sirmen

Hadımköy Askeri Ceza ve Tutukevi’nden, “Asrın İftirası, Balyoz Davasımağdurları adına Bilgin Balanlı, Halil Helvacıoğlu, Gürbüz Kaya, Rıdvan Ulugüler, A. Can Erenoğlu imzalı bir mektup aldım, uzun uzun söz edecek değilim, yalnız baştaki ilk üç satırını buraya aktarmakla yetineceğim:
Balyoz davasında hiç olmazsa bir itirafçı çıkmaz mı?
Çıkmaz! Gerekçesi basittir:
İşlenmeyen bir suçun itirafçısı olamaz...
Çok güldüm, kendi kendime mırıldandım:
- Turnayı gözünden vurmuşlar. Çok doğru bir saptama yapmışlar.
Sonra pazartesi akşamı, çok maceralı günübirlik bir Ankara yolculuğundan eve dönüşte, Balyoz davasının gerekçeli kararının açıklanmasının üstüne, 19 Aralık 2012 tarihli mektuba bir daha baktım ve ne kadar yanıldıklarını anladım.
Gerçekten gerekçeli karar görülünce, pek de âlâ belirli odaklar tarafından imal edilmiş, Balyoz itirafçılarının da çıkabileceğini düşündüm.
Hatta bu itirafçıların söz konusu seminerlerde bulunmuş olmaları, TSK mensubu olmak bir yana, bu kurumla uzaktan yakından ilgileri bulunması, hatta hatta TC yurttaşı olmaları bir yana, Türkçe bilmeleri veya Çinceden başka bir dili konuşabiliyor olmaları da zorunlu olmayabilir.
***
Evet böyle bir itirafçı çıkabilir, hatta şöyle itiraflarda da bulunabilir:
- Balyoz darbe planını biz Çetin Doğan Paşa ile birlikte 2003’te planladık.
Arkasından da ekleyebilir:
- Nedeni de Abdullah Gül’ün Çankaya’ya oturmasını içimize sindiremedik.
Ve de devam edebilir.
- Hazırlık hareketi olarak da Sincan’da tankları yürüttük. Bundan İsmail Hakkı Karadayının da haberi vardı da, yok gibi davranmasını da Çetin Doğan emretti.
Böyle bir gerekçeli karardan sonra, böyle bir itirafçının çıkmasına da şaşırmamak gerek, onun ifadelerinin mahkûmiyet için kanıt olarak kabul edilmesine de.
Sayın Faruk Mercan’ı gördükten sonra, böyle bir itirafçı ile itirafına inanacak ve tam teşekküllü bir heyetten sağlam raporu alabilecek yurttaşlar olduğunu da anladım.
Ama böyle bir itirafçıya da gerek yok zaten.
Çünkü gerekçeli kararda görüldüğü gibi bu davada kanaat var, ama kanıt yok.
Zaten kanıta da gerek yok.
Ve anladım ki, Asrın İftirası Balyoz Davası mağdurlarıadına mektup kaleme alan paşaların da düş güçleri, kendi mağduru oldukları mekanizmayı kavramakta yetersiz kalmış.
Bunun için kendilerini kınamıyorum. Değil onlar, 12 Eylül ve 12 Mart faşizminin ağababaları bile bu kadar karmaşık bir mekanizmayı kavrayamazlardı.
***
O dönemlerde görülmüş davalar, verilmiş gerekçeli kararlar var. Her biri için hukukçular görüş açıklamışlar, çeşitli yargılarda bulunmuşlar;hukuka aykırı, gayri adil”, “kanıtları yetersizgibi değerlendirmeler yapmışlardır.
Ama o dönemin yargısı için bile kimse, maddi vakıaları kasten saptırdıklarını ileri sürerek yalancıdeğerlendirmesini yapmamıştır.
Ama ilk defa olarak, bu kez bir mahkeme için bir devlet kurumu yalancısuçlamasında bulunuyor.
Hemen belirteyim, ben bu suçlamaya katılmıyorum. Bir yurttaş olarak böyle bir iddiada bulunamam.
Ama Genelkurmay Başkanlığı, davanın tüm delillerinin Genelkurmay Başkanlığı’nda bulunduğu ve sanıkların sahte olduğunu iddia ettikleri belgelerin orijinallerinin Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği yolundaki haberlerin asılsız olduğunu açıklamıştır.
Bu ne demektir? Bu Genelkurmay’ın mahkemenin gerekçeli kararında yalan söylediğini iddia etmesi demektir.
Hukuk tarihimizde ilk kez bir gerekçeli karar yalancılıkla suçlanmaktadır.
Bu işin burada kalması biraz güç gibi görünüyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget