Filmin başlangıç ve son sahnelerinde ahlaksal çöküşün İtalya’ya getirdiği sonuçların altı çizilir; 1265-1321 yılları arasında yaşamış, “İlahi Komedya”nın yazarı İtalyan ozan ve politikacısı Dante Alighieri’ye göndermeler yapılır. 1950’li yılların ikinci yarısı İtalya’da faşizmin yeniden hortladığı yıllardır.
Fellini, yönettiği tüm filmlerinde yoksulların acılarını dile getirmiş, yükselen burjuvaziyi eleştirmiş, toplumsal yozlaşmaya dikkat çekmiş, “La Strada/Sonsuz Sokaklar” (1954), “Le Notte di Cabiria/Cabiria’nın Geceleri” (1957), “Otto Mezzo/Sekiz Buçuk” (1963) ve “Amarcord /Amarcord” (1973) ile dört kez “En İyi Yabancı Film” Oscar ödülüne layık görülmüştür.
Onlar yaşadıkları dönemin ressamları, yontucuları, tiyatrocuları, müzisyenleri, yazarları ve şairleriyle Batı’daki ‘1968 Baharı’nın sanatsal, estetik zeminini oluşturdular.
Benzer gelişmeler Türkiye’de de yaşandı. Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten, Şerif Gören, Yılmaz Güney gibi yönetmenlerimiz değerlerini günümüzde de koruyan “büyük” filmler ürettiler. Tiyatromuz senarist, yönetmen ve oyuncularıyla 1960’lı yılların ikinci yarısından 1970’lerin sonuna kadar altın çağını yaşadı. Şairlerimiz, yazarlarımız birbirinden değerli ölümsüz yapıtlar ürettiler.
Bugün eğer dünyada ve ülkemizde her türlü yozlaşmaya karşı durabiliyorsak onları iyi anlamaya çalışmış olmamızdan, onlardan çok şey öğrenmemizdendir.
Farkındayım, bu, zamansız bir yazı oldu. Kimi okurlarım, bu konu da nereden çıktı diye sorabilirler.
Doğrusu ben de bilmiyorum; herhalde nerede ve neden orada durduğumuzu anlamak için arada bir geriye dönüp bakmanın anlamlı olacağını düşündüğümden olacak.
Yorum Gönder