Sanıyorduk, darbe planını dönemin Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Aytaç Yalman önlemiş. Meğer bu bilinenler, açıklananların
hiçbiri gerçek değilmiş. Darbeyi doktorlar önlemiş!
Balyoz Davası’nda, 325 kişi 13 ile 20 yıl arasında hapis
cezasına çarptırıldı.
Bunlardan 323’ü asker. Diğer iki ön
hükümlü ise Havelsan Genel Müdürü Ömer
Faruk Yarman ile Hava
Harp Akademisi idari bürosunda görevli sivil memur Güllü
Saklaya. Kendisi 2010 yılına kadar verilen günlük evrakları
daktilo eden,
imkansızlıklar içinde çocuklarını
yetiştirmeye çalışan bir anneydi. 13 yıl hapis
cezasına
çarptırıldı. O şimdi Hasdal Cezaevi’nde… Mektubunda,
“Bence, bir tek benim durumum bile bu davanın sahte, iftira ve
yalanlarla dolu bir kurgu olduğunu gösteriyor” diyor ve
şunları ekliyor:
“Haksızlıklar karşısında dik durabilen sağlam ve sabırlı bir
kişiliğe sahibim. Ancak; son yıllarda hep iyilerin
kaybettiğini görmek ve yapılan haksızlıklar karşısında
tükendiğimi, devletin hakkımı koruyamadığını,
yalnızlığımı ve sesimi duyuramadığımın çaresizliğini
hissediyorum.”
Kalp ameliyatı, mahkemede gündeme bile gelmemiş
“Balyoz” kararının gerekçeli kararında, ağırlıklı
olarak mahkeme heyetinin kanaati öne çıkıyor. İddia konusu
CD, belgelerin başından beri sahte olduğu sanık ve
avukatları tarafından dile getirildi. Getirmekle kalmayıp
incelettirdiler. Hem sanıkların bu kadar iddialı
söylemleri hem de davayla gölge düşmemesi için mahkeme
heyetinin belgeleri bilirkişiye inceletebileceği
beklentisi boşa çıkmıştı.
Orgeneral Çetin Doğan’ın kalp ameliyatı olmasının,
darbeyi önlediği gerekçeli kararın ana konusunu
oluşturmasına rağmen, ilginçtir mahkeme aşamasında bu konu
gündeme bile gelmemiş. Açıkçası, böyle bir gerekçeye
avukatlar da şaşırdı. Çetin Doğan, emekliye ayrılması
askeri teamüllere son derece uygun. Yani, darbe yapmasını
engellemek için emekliye sevk edilmesi diye bir şey de yok.
Ayrılış nedeni sadece
kadrosuzluk…
Bu durumu eşi Nilgül Doğan’a sordum. Nilgül Hanım, eşinin ameliyatı ve emekliye ayrılmasını şöyle anlattı:
“Hani sözde yapılacak darbeyi Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman
önlemişti? Mahkeme aşamasında hep bunlar konuşuldu.
Yargılananların tamamı, Özkök ve Yalman’ın tanık olarak
dinlenmesi için çabaladılar. Ancak bu gerçekleşmedi.
Meğer, onlar değil, gerekçeli karara göre eşim Çetin
Doğan’ın kalp ameliyatı olması darbeyi önlemiş.
Eşimin
kalbinin 5 damarı tıkalı olduğu için 31 Mart 2003’te kalp
ameliyatı oldu. 30 Ağustos’ta, kadro
yetersizliği
nedeniyle emekliye ayrıldı. Ayrılışında da hiçbir gariplik
yok. Dolayısıyla mahkeme, kararına gerekçe
bulmakta hayli
zorlanmış.”
Nilgül Hanım, bir başka konuya daha değiniyor. Mahkemedeki
tutumları nedeniyle iyi hal indirimi
uygulanmadığı
belirtiliyor ve devam ediyor: “Hadi askerlerin tutumunu
beğenmediniz. Sadece savunma
sırasında mahkemeye gelen
sivil memur Güllü Salkaya’nın neyi beğenilmedi? Gerekçe,
ağırlıklı olarak
varsayımlara dayanıyor. Davanın
sanıklarının başından beri söyledikleri, gerekçeli
karara yansımış durumda. Yargıtay’ın bunları göreceğini
umuyorum. Dahası, avukatlara bile verilmeden gerekçeli
kararın basına servis edilmesine de hiç şaşırmadım.”
Yargıtay Genel Kurul kararına göre
Şule Nazlıoğlu, Balyoz Davası’nda 15 sanığın avukatı. O
da, Çetin Doğan’ın kalp rahatsızlığının darbeyi
önlediği
gerekçesini hayretle karşılıyor. Bu konunun iddianamede
bulunmadığını, dahası yargılama
aşamasında da hiç
konuşulmadığını ve mütalaada yer almadığını anlattı.
Mahkemenin gerekçeli kararında, Genelkurmay
Başkanlığı’nın CD’lerde bulunan belgeleri doğruladığı
belirtiliyor. Avukat Şule Nazlıoğlu ise “Tam tersine,
Genelkurmay Başkanlığı bunların gerçek olmadığını
bildirdi” diyor. Mahkeme heyeti, belgelerin doğruluğu
konusunda kanaat oluştuğu için bunları bilirkişiye
gönderme gereğini duymadığını açıkladı. Ancak, başından
beri sanıklar ve avukatlar bazı CD’lerin sahte olduğunu,
bunlarla ilgilerinin olmadığını belirtiyorlardı. Yalnız,
kendi iddiaları değil, bu konuda değişik
üniversitelerden, yurtdışından alınan raporlar da var. 32
ayrı çelişkiyi ortaya koyan belgelerin bilirkişiye
gönderilmesi gerekmiyor mu?
Avukat Şule Nazlıoğlu, “Bırakın 32 çelişkiyi, bir çelişki
görülse bile mahkeme gerçeğin ortaya çıkarılması için
dosyayı bilirkişiye göndermek zorundadır” diyor. Çünkü,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18 Kasım 2003 tarihli 262
sayılı kararı var. Kararda şöyle deniliyor: :
“Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza
yargılamasının, en önemli ilkelerinden birisi ‘şüpheden
sanık yararlanır’ ilkesidir. Bu ilkenin özü, göz önünde
tutulmak zorundadır. Herhangi bir meselede
başgösteren
kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesi gerekir.”
Onca şüphe varken, bilirkişiye gönderilmeden kanaat
oluşturulamayacağı, gerekçeli kararın en çok
tartışılacak bölümlerinden birisi olacak…
http://sozcu.com.tr/darbeyi-ozkok-ve-yalman-degil-doktorlar-onlemis.html
Yorum Gönder