Sürekli “gazete köşelerinden, sağdan, soldan” sahabe düşmanı olduğum söyleniyor. Delil olarak karşımıza Tevbe Suresi’nin 100. Ayeti getiriliyor. Her gördüğümde, gülüyorum. Ama “cehalete gülüyorum.” Neşelendiğimden değil, öfkelendiğimden! Çünkü, bir ayet bu kadar zarara uğratılabilir ancak!
Tevbe Suresi’nin 100. Ayetini diyanet şöyle çevirmiş;
İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
Elmalılı Hamdi Yazır şöyle çevirmiş;
Sâbikunun birincileri Mühacirîn ve Ensar ve ihsan ile onların ardınca gidenler, Allah onlardan razı oldu onlar da Allahtan razı oldular ve onlara altlarında nehirler akar cennetler hazırladı ki içlerinde ebeden muhalled olacaklar, işte fevzi azîm, bu
Süleyman Ateş şöyle çevirmiş;
Muhâcirlerden ve Ensârdan (İslâm’a girmekte) ilk öne geçenler ile bunlara güzelce tabi olanlar... Allâh onlardan râzı olmuştur, onlar da O’ndan râzı olmuşlardır. (Allâh) onlara, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur.
Eğer bu, bilinçli yapılmışsa “cinayettir.” Bu cinayetin bedeli; köşe kapmış “cehalet abidesi” İslamcı yazarlarımıza malzeme veriyor. Efendim, “hicret eden bütün sahabeler pampak oluyor bu ayet ile?” Allah Allah?
Ayette geçen kilit kavramı “latin harfleriyle yazıyorum.” Daha doğrusu, “bütün sahabelerin pak olduğunu söyleyen vatandaşın “gözüne sokuyorum;”
Ves sabikunel evvelune minel mühacirine vel ensari vellezinettebeuhüm bi ihsanir radiyallahü anhüm ve radu anhü ve eadde lehüm cennatin tecri tahtehel enharu halidine fiha ebeda zalikel fevzül aziym
Şimdi gelelim çevirisine;
İslam’a ilk giren muhabir ve ensarın “sabikun olanları” iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan, onlar da O’ndan razı olmuşlardır.Allah onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük bir kazançtır.
Şu halde, ilk inananlardan “sabikun olanlar” cennetle müjdelenmiştir. Sabikun kimdir?
İşte buna bakacağız;
35/32- Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, ve Allah’ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. İşte bu büyük lütuftur.
Sabikun, hayırda ileri geçenler manasına gelir. Muhacirden; canını ve malını bir bütünüyle meseleye adayanlara Kur’an sabikun demiştir. Meseleyi içselleştirememiş olanlar sabikun değildir. Dolayısı ile, Mekke’den Medine’ye göçen ve infakta-hayırda ileri geçenler (mali ve manevi) sabikun sayılıp cennetle müjdelendiler.
Bu yüzdendir ki, Kur’an; savaşta geri kalanları eleştirir. Sabikun olmayan bir kişinin “ilgili ayete mazhar olması düşünülemez.” İyiliğin öncüsü olan tüm sahabeler, bu ayetle; onore edilmişlerdi. Lakin, “klasik akıl” Peygamberimizi şeklen gören herkesi, neredeyse cennete sokuyor. Ve bu ayeti delil getiriyor.
Büyük olan lütuf, hayırda ileri geçmektir.
Bu kadar net olan bir ayet, bu kadar çarpıtılabilir. Ve dönemde yaşamış herkes “cennetlik ilan edilip” yaşanan politik-ideolojik sorunlar görmezden gelinerek, sürecin okuması yozlaştırılır. Evet. Olanlar bunlardır. Sürecin okuması yozlaştırıldığından, tespit ve tahlil yapılamamaktadır. Ortaya; İslam’dan gayrı, Kur’an’sız ve Peygamber’siz bir din çıkmaktadır. Bu din, devrimci olmayan, statükocu ve saltanatperest bir nitelik kazanmaktadır.
Sebeplerinden birisi bu okuma biçimidir...
Umarım düşünülür.
Yorum Gönder