Emekli Orgeneral Ergin Saygun’un kızı Twitter’da “Ne oldu şimdi? Apo kahraman,
babam terörist mi? Bu mudur?” dedikten sonra bir mesaj da babasına
yazmıştı;
“Ah babam, ah.. Terörle Mücadele’nin başına getirmişlerdi seni.
O kahraman, sen terörist oldun”..
BDP YETMEZ, BİZ DE
İSTERİZ!
Gelinen noktaya, İmralı’ya giden MİT Müsteşarı’nın gece
kalarak yaptığı görüşmelere, BDP milletvekillerinin de her ne kadar aksi iddia
edilse de “siyasi görüşme” yapmak için İmralı’ya gitmesine, bazı Hükümet
üyelerinin son haftalarda Öcalan’ı sempatik gösterme amaçlı konuşmalarına
bakılacak olursa emekli Orgeneral Saygun’un kızı gayet haklı görünüyor.. Terör
örgütünün lideri bir Nobel’i eksik “barış kahramanı”na dö-nüştürüldü, terörle
mücadele etmiş askerler “terör örgütü üyesi veya lideri” suçlamasıyla
hapiste..
Bu arada, bildiğiniz gibi Kandil’deki PKK liderlerinden Murat
Karayılan da sahneye çıktı ve “Olamaz efendim” dedi, “Öcalan’la BDP’nin
görüşmesi yetmez, bizim de onunla diyalogda olmamız lazım. İlk olarak Abdullah
Öcalan’ın İmralı’daki pozisyonu değiştirilmeli”..
EV HAPSİ
SIRADA..
O da haklı, madem ki terör örgütünün onursal başkanı “bir
siyasi parti lideri”ne dönüştürülmüştür ve İmralı’yla devlet açıktan açığa
görüşmekte, BDP’ye ve Apo’yla görüşmek isteyenlere özel motorlar tahsis
edilmektedir, o zaman statüsünü de değiştirsinler.
Ona atlas perdeli bir
çalışma odası hazırlanmalı mesela, önüne İngiliz modeli bir masa, arkasına PKK
bayrağı konmalı, ziyaret etmek isteyen tüm PKK’lılara da özel yat verilmeli..
Veya daha da iyi bir statü olarak İmralı’dan ev hapsine çıkarılmalı.. Sonra o da
seyahatlere başlar artık..
Bir süre sonra “genel af” çıkarılır, tamamen
serbest kalır..
AÇILIM BÖYLE BAŞLADI
“Açılım” da aynen
böyle başlamıştı hatırlayalım, yine pazarlıklar yapıldı, vaatler verildi, PKK
referandum öncesinden seçim sonrasına kadar “eylemsizlik” kararı aldı, BDP
referanduma katılmıyor gibi yaparak Güneydoğu’da oylarının iktidar partisine
dönmesini sağladı.. Sonra bir bakıldı ki “PKK’nın açılımı” Hükümet’in açılım
dediği tarife hiç uymuyor, onlar Güneydoğu’yu istiyorlar. Bunu da “sınırlarını
bile çizerek” ve “önce özerklikten başlasın” diyerek açıkça
söylüyorlar.
Eh seçim de geçmişti nasılsa, tekrar çekişme-tehdit-saldırı
havasına dönüldü.. Vah o arada gidene, gidenlere..
Ama yine de “bir
görüşerek, bir karşı çıkarak” halk yavaş yavaş onlarca yıldır, onbinlerce
insanın ölümünden sorumlu PKK terör örgütünün “devletle masaya oturacak,
yaptıkları affedilecek bir güç olmasına” alıştırıldı. Hem de, bunu
çabuklaştırmak için bir yandan saldırılarına-katliamlarına devam etmesine, şehit
cenazelerinin kısa süre öncesine kadar arkası kesilmemesine
rağmen..
TERÖR BİTECEKSE..
Şimdi görünen o ki binlerce
terörist affedilecek, boş verin yurt dışına çıkacaklar dedikodusunu, serbestçe
ortaya çıkacak, belki Meclis’e girecek.. Eğer terör bitecekse millet buna bile
katlanır.. Ülkenin gazetecileri, cerrahları, milletvekilleri, askerleri,
Genelkurmay eski Başkanı terörist iddialarıyla hapiste tutulmasına rağmen,
GERÇEK teröristlerin bu şekilde aklanacak olmasına bile bağrına taş basarak
susabilir. Ama mesele şu ki yapılan iki büyük yanlışın ve bir önemli sorunun
açıklaması yok..
1-Devletin terör örgütüyle masaya oturması için sonra
değil, mutlaka “önce silah bırakması” gerekirdi, hiçbir ülkede devlet silah
bırakmamış örgütle görüşmez.. Oslo görüşmeleri için de söyledik, daha önce
İmralı’ya gönderilen MİT için de.. Hala aynı hata sürüyor, silahların
gölgesinde, bir yandan öldürmeye devam ederken görüşmelerin hızlandığını-planın
tuttuğunu gören Kandil de hala “biz silah bırakmadık”
diyor..
Operasyonlar sürdüğüne, daha da süreceği söylendiğine göre durum
da budur..
2-İmralı’ya MİT veya kim giderse gitsin devlet bu kadar açık,
halkın gözü önünde terör örgütüyle masa başı sohbeti yapmamalıydı. Şimdi artık
bundan sonra o örgütün istediklerini “eksiksiz” yerine getirmez, oyalamaya
kalkar, yeni anayasayı onların istediği gibi hazırlamazsanız sizi nasıl “terörle
tehdit edeceği” açık değil midir?
ASIL SORU!
Madem ki şimdi
Öcalan ve PKK birdenbire devletle uzlaşmaya razı oldu, bu neden Oslo görüşmeleri
sırasında yapılmadı da ondan sonra verilen yüzlerce şehidin hayatı
kurtarılmadı?
Bu sorunun cevabını, aynen “darbeleri sorguluyoruz” derken
darbecileri bırakıp darbe yapmamış insanları cezalandırma konusunda olacağı gibi
tarih mutlaka arayacaktır.
HER TAŞIN ALTINDA
BAŞKANLIK!
İster inanın, ister inanmayın ben bu görüşmeler sonunda
“PKK ve teröre çözüm” ile ilgili bir konunun, bir yasanın referanduma
götürüleceğini ve aynen geçen referandumda yargı konusunda yapıldığı gibi “paket
içinde”, Erbakan’ın dediği gibi “çikolata kağıdına sarılı olarak” başkanlık
sisteminin de halka yutturulacağına inanıyorum.
Başkanlık sistemi ve
onunla birlikte “bu sistem için gerekli” denerek federatif devlet yapısına
geçiş.. Eyaletlere bölünme ve özerkliğin ilk adımları..
YENİ ANAYASA
İLE..
Eğer bugün Öcalan terör örgütüne “silah bırakın” çağrısı
yapıyorsa, örgüt de kuzu gibi bu emre uyacaksa bundan önce neden yapılmadı da
“yeni anayasa ile birlikte” yapılacağı tuttu? Nasıl bir büyük vaat verildi ki
birkaç hafta öncesine kadar saldırılarını sürdüren, hatta “vur-kaç”tan “vur-kal”
taktiğine geçen örgütte birden barış aşkı doğuverdi?
Bu mucizeyi yaratan
şey nedir? Bütün bu gelişmelerde ABD’nin “Ortadoğu için planladığı ve Türkiye’yi
de içine alan güvenlik projesi”, diğer adıyla BOP nasıl bir rol oynadı? İşte bu
soruların cevabı açıkça, güvenceleri ve kanıtlarıyla verildiği gün terörün
bitebileceğine inanabiliriz..
ARTIK KİMSE YAKALAMAZ
Bir de
tabii bugüne kadar “özerklik”ten söz edilerek sürdürülmüş olan terörün kısa süre
sonra “tam bağımsızlık” talebiyle tekrar başlatılması ihtimali var. Serbest
kalmış Öcalan’la PKK sakın birkaç yıl sonra da “bağımsız devlet, Kürdistan’ın
Türkiye ayağı” diye tutturmasınlar? Aynı terör yeniden başlamasın? Tekrar
Apo’nun peşine düşülmesin? Bir sonraki adımda onu yakalayanları hapse
tıkacaklarından kimse de yakalamaz artık!.. Valla insanın aklına geliyor bütün
bunlar, ne yapalım..
Keşke herşey göründüğü, gösterildiği kadar basit
olsaydı!
Yorum Gönder