Çok partili düzene girişimizden beri hiçbir iktidar, Türkiye'nin
aydınlanmacı yurtseverlerini mutlu etmemiştir. Ama hiçbirisi bu
olumsuzlukta AKP iktidarı kadar ileri gitmedi.
Bugün çağdaşlıktan, temel insan haklarından, kadın hakları ve
eşitlikten, adaletten yana insanlar, derin kaygıların yanı sıra büyük
bir mutsuzluk yaşıyorlar. Bu, neredeyse toplumumuzda elle tutulur gibi
belirgindir. Ben 60 yıldan beri hiçbir iktidar döneminde bu nitelikleri
taşıyan insanların iktidara karşı bu kadar yoğun, bu kadar keskin bir
muhalefet duygusu taşıdıklarına tanık olmadım.
O insanlar aynı
zamanda basın üzerindeki baskılardan, üniversitelerimizdeki dağınıklık
ve kalitesizlikten, bilim ve sanat karşıtı tutumlardan yüzlerce binlerce
suçsuzluklarına inandıkları insanların yıllardır özgürlüklerinden
yoksun olmalarından kendilerine de bir sorumluluk ve utanç payı
çıkarıyorlar. Buna karşılık böylesine olumsuzluklara karşın bu iktidarın
hâlâ zirvede rakipsiz olması ve oy kaybetmemesi yaman bir çelişki
olarak karşımızda duruyor. AKP iktidarına oy verenlerle benim
aydınlanmacı yurtseverler olarak tanımladığım insanlar arasında
böylesine bir değerler ayrışması ciddi bir toplumsal sorun olarak
görülmelidir. İnanç farklılıkları bir yere kadar bir açıklama
getirebilir ancak bu yeterli sayılamaz kanısındayım. İktidar
yandaşlarının, benim söz konusu ettiğim kişileri, halka yukarıdan bakan
elitistler hatta darbeciler olarak tanımlamaları da inandırıcı olmaya
yetmez. Burada halk egemenliğine dayanan demokrasinin ve onun işlerlik
kazanması koşullarının derinlemesine sorgulanması gerektiği
inancındayım.Binlerce yıl önce Platon’un “Demokrasi için esas ilke
halkın egemenliğidir ama o halkın yetişkin ve iyi eğitimli olması
gerekir, aksi takdirde demagoglar yetişir, otokrasi ve oligarşi
gerçekleşir” deyişini hatırlamamız lazım. Evet, demokrasimizin toplumla
birlikte bir büyük çıkmaza sürüklenmemesi için halk egemenliğine dayanan
sağlıklı bir demokrasinin gerçekleşmesi koşullarını çok titizlikle
irdelememiz ve çözüm üretmemiz gerekiyor.
Yorum Gönder