Bu sözleri, söyleyen ve bunlara muhatap olan kişiler sıradan birileri olsalar;
“Kendi meseleleridir, aralarında halletsinler” der geçerdik.
Fakat biri T.C Hükümetinin Başbakanı, diğeri de onun yardımcısı. İkisini de namuslu-onurlu-dürüst insanlar olarak biliyoruz. İyi de, bu sözler herkesin gözü önünde söylendiğine göre bu iki kişiden birinin, namuslu-onurlu-dürüst olmaması gerek. Bozuk olan hangisi acaba?
Bir kanaata varmadan önce neler söylenmiş beraberce bakalım;
1)Erdoğan Despot’tur:
“Türkiye’de demokrasinin standardı düştü. Özgür basın yok. Gelişmiş sivil toplum yok. Özgürce yazıp düşünen, menfaat ve korku endişesi taşımayan aydın yok…”
2)Erdoğan Devlet Adamı Değildir ve Yalancıdır:
“Başbakan yanlış yapmasın. Devlet Adamı olmak başka şeydir, siyasetin tepesinde oturmak başka şeydir. Başbakan’ın tavrı devlet adamlığıyla bağdaşmaz bir tavırdır. Bugün söylediğini yarın değiştirmektedir. Bilyeleri saçıp dağıtmaktadır…”
3)Erdoğan Müslüman Kanı Akıtmıştır:
“Başbakan’ın izlediği politikaların milli görüş ile ne ilgisi var? Eğer bir başka Başbakan meclisten teskere geçirip, NATO’nun Libya’yı vuruşuna onay verip, aylarca Libya’yı bombalayıp, 60 Bin insanın katledilmesine, 100 Bin insanın yaralanmasına yol açsaydı, o Başbakan kim olursa olsun bugün Cuma namazında camilerin önünde hala o hükümeti, o Başbakan’ı protesto eden demokratik eylemlere rastlardık…”
4)Erdoğan, Suriye’yi Parçalamak İstiyor:
“Kamuoyu yanıltılıyor. Suriye’deki olaylar yönetimi değiştirmeye yönelik bir olay değil, kurgulanışı da öyle değildir. Suriye’ye yönelik operasyonların, dış müdahalenin, bu dış müdahalenin bir ayağı Türkiye’dir, amacı Suriye’yi parçalamaktır. Bu Proje bir İsrail projesidir…”
5)Erdoğan Katillerle Görüşüyor:
“Başbakan kime destek veriyor? Muhalifler deniliyor. Ne oldukları belirsiz çoğu hapishane kaçkını, katil, haydut tipli bir ton farklı- farklı gruplar var. Bunların temsilcileriyle Başbakan’ın karşı karşıya gelip konuşuyor olması bile utanılacak bir durumdur. Birleşmiş Milletlerin kararı var, daha geçen hafta, Suriye’deki muhalifler de insan hakları ihlali yapıyor kadınları, çocukları, sivilleri katlediyor, diye karar aldı. Bu katil, sivil insanları yok eden, Suriye’yi bölünme noktasına getiren ve İsrail’in amaçlarına uygun bir zemin oluşturmaya çalışan insanlarla bizim hükümetimizin, seni-beni temsil eden Başbakan’ın ne ilgisi olabilir?...”
6)ERDOĞAN’IN, İSRAİL İLE ANLAŞMASI VARDIR:
“Başbakan’ın İsrail ile arasında anlaşma vardır. Bağırırken bağırma iznini Başbakan’a veriyorlar ama, iş yaparken Başbakan bütün yaptığı işlerde İsrail politikalarını uyguluyor. Kabinede olan biri olarak bunu söylüyor, biliyorum !...”
Bunlar, Şener’in söylediklerinin sadece bir kısmı. Hele bir Halid Meşal’ın
(Hamas Lideri) Türkiye’ye gelişinin Bakanlar Kuruluna bir anlatılışı var ki, tek başına hükümetin yıkılması için yeterli bir sebep…
Değerli okurlar; Bu sözler söylendi. Devletin tüm organlarının zabıtlarına,
Türk Milletinin ve tüm dünya basınının hafızasına yazıldı. Görmezden gelinecek, üstü örtülecek durumdan çıktı. Bu hesabın mutlaka kesilmesi lazım.
Gelelim kimin “Bozuk” olduğuna;
*Eğer Başbakan Erdoğan, eski yardımcısını bir televizyon kanalının canlı yayınına davet edip bunlara belgeleriyle cevap verirse, bilin ki bozuk olan
Başbakan Erdoğan değildir…
*Fakat Başbakan Erdoğan bunu yapacağına, yandaş televizyonlardan birine çıkıp, kendi elemanı olan gazetecilerini karşısına testi gibi dizer ve kendi sorup kendi cevap verirse, iyi bilin ki Abdüllatif Şener bozuk değildir…
Benim aklıma, bozuk olanı ortaya çıkaracak başka bir yöntem gelmiyor. Gerçi bazı delikanlıları(!) askere alırken yapılan bir muayene yöntemi var ama,
“İleri Demokrasi”lerde bunu uygulamak mümkün değildir, çağ atladık bildiğiniz gibi, tabii ki geriye doğru…
Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Eylül 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
Yorum Gönder