O komutan Saygı Öztürk'e konuştu: Kendimi asarım, yakarım


Kamuoyu, Pilot Tümgeneral Atilla Özler’i, 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda, zeybek oynarken tanıdı. Televizyonlarda, gazetelerde “zeybekçi paşa” diye gösterildi. Özler, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın en kritik birimlerinde 40 yıldır çalışıyor. Kuzey Irak harekatlarının en yoğun olduğu dönemde Diyarbakır’da, Konya’da görevdeydi.,

“Balyoz Davası”nın tutuksuz sanıkları arasında yer aldı. Kendisi dahil kimse onun ceza alabileceğini beklemiyordu. Çünkü, Atilla Özler “plan seminerine katılmadığı” gibi o seminerin yapıldığı dönemde, Irak savaşı nedeniyle, işyerine 500 metre uzaklıkta olan evine iş yoğunluğu yüzünden gidemiyordu. Mahkeme kararı açıklandığında, İzmir’de bulunan Nato Hava Unsur komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Atilla Özler’e de 16 yıl hapis cezası verildiği açıklandı.

Teslim olmaya giderken
Tümgeneral Özler hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Karar dün kendisine tebliğ edildi. O da, Merkez Komutanlığı’na teslim olmaya giderken, SÖZCÜ’nün sorularını cevaplandırdı. İşte, Özler’in anlattıkları:
“Dosyada adım ‘Oraj Hava Harekât Planı’ kapsamında sıkıyönetim görevlerinde kullanılacak personel olarak belirlenmiş. Adının kim veya kimler tarafından bu belgeye yazıldığını bilmiyorum. Emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın 23 Ocak 2003 tarihli sözlü direktifi doğrultusunda ‘'Oraj Planı' kapsamında İstihbarat Daire Başkanı olarak görevlendirileceğim iddiası da yer alıyor. Ben, bununla ilgili kimseden emir almadım. Hiç kimse bana böyle bir görev direktifinde bulunmadı. Yeni teşkilatlanmada İstihbarat Başkanlığı’na bilgisayarla emir yazdığım iddiası da var. Hayatımda bilgisayar kullanarak herhangi bir yazı, doküman, belge üretmedim. O dönemde bilgisayar bilgim hemen hemen hiç yoktu.

Evime bile gidemiyordum
ABD’nin Irak’a saldırmak için hazırlıklar yaptığı, Türkiye’nin neredeyse bir savaşın eşiğine geldiği günlerde , ABD’lilerle birlikte Genelkurmay Başkanlığında yoğun planlama toplantıları yapıyorduk. Hava Kuvvetleri Komutanlığının toplantılardaki en yetkili kişisi olarak sürekli bu faaliyetlerin içindeydik. Yoğun çalışmaları nedeniyle 500 metre uzaklıktaki ikametgâhına dahi çoğu zaman gidemiyor, harekât merkezinde sabahlıyordum.

Kendimi yakmazsam şerefsizim
O yoğunlukta, seminerden bile haberim yok. İddia konularıyla ilgili bildiğim, gördüğüm, duyduğum da bir şey yok. Aklımızdan bile geçmeyen iddialar nedeniyle zulümle karşı karşıyayız.
Yukarıda Allah şahittir, teknolojinin de her türlü imkanları kullanılarak araştırılsın. Sözde emirleri her hangi bir şekilde benim yazdığımı, bana emir verildiğini ya da benim emir verdiğimi ispatlasınlar kendimi Taksim meydanında diri diri yakmazsam şerefsizim, namussuzum. Böyle bir şey yapmayacağımın 50 bin tanığı var ama mahkeme bunları dikkate almıyor.
Onlar kıs kıs gülüyorlar
Bize bu oyunu oynayanların, kötülüğü yapanların ayağı nasıl olsa bir gün taşa değecektir. Bizim arkamızdan şimdi kıs kıs gülenlerden, bu yaptıklarının hesabı mutlaka sorulacaktır. Allah haklının, hakkın yanındadır. Dileğim, yaptıklarının acısı ailelerimize de yaşatılanların kat kat fazlası onların çoluk-çocuklarından da çıksın. Suçlandığım konulara kargalar güler. Şerefim, namusum, Allahım, Kuranım üzerine yemin ederek söylüyorum ki hiçbir şeyden haberim yok. Bunu, yargının her tarafına taşıdım ama anlatamadım.

40 yıl ölmeyeceksin ama
Bana 16 yıl hapis cezası verildi. 16 yıl hapis cezası verilmesini gerektirecek ne yapmışım? Haberimiz olmayan, birilerinin üstümüze attığı iftiralardan sonra 16 yıl verildi.Seminer olduğu zaman harekat merkezinde yatıp kalkıyorum. 40 sene uçacak, en zor ve kritik görevlerde bulunacaksınız ve ölmeyeceksiniz, ama karalamalarla, kimin ne amaçla yaptığı belli olmayan suçlamalarla cezaevine gireceksiniz. Ne olduğunu anlamış değilim. Suçsuz, günahsız olarak cezaevine gidiyorum.

Esas suçlular onlar
Bir kez daha söylüyorum, yukarıda Allah şahit, suçlandığım konuların hiçbirinden haberim yok. Kim yazdı, niçin yazdı, nerede yazdı, neden yazdı bilmiyorum. ‘Bunu kim yazmış’ diye araştırma yapılması gerekirken bunlar yapılmadı. Yapılması gereken, bulunması gereken o şerefsiz, ahlaksızlardır. Bu kadar büyük bir haksızlıkla karşı karşıya olan bizlerin umudu Yargıtay’ın bunca hukuksuzluğu görmesidir.

Vatan için ölmeye yeminliyiz
Onlar araştırılmıyor, bulunmuyor, şerefli subaylar öldürülüyor. Bilinsin ki, biz 18 yaşına girdiğimizde memleket, vatan için ölmeye yemin ettik. Ama şerefsizlerin hakkımızda yazdıklarıyla cezaevine konulmamız, orada ölmemiz zorumuza gidiyoruz. Eğer suç işlemiş olsak o suçun altında ezilirdik. Biz biliyoruz ki yüreğimiz pırıl pırıl, alnımız ak . Ben, arkadaşlarımla kucaklaşmaya gidiyorum. Zeybeği hep birlikte cezaevinde de oynarız. Çünkü, içimiz, gönlümüz rahat. Türk milleti şunu bilsin ki, biz orada haksız yere yatacağız.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget