Demokrasi, Hukuk Devleti, Balyoz - Nilgün Cerrahoğlu

“Ayrıntı!” diyorlar…
Malum CD’ler ve kanıtların manipülasyonunu; “Kafa karıştıran ayrıntıları bir yana bırakın!” savsaklaması ile geçiştiriyorlar…
“Büyük fotoğrafa bakalım!” diye üsteliyorlar: “İsveç’te yaşamıyoruz. Türk ordusu darbecilik geleneği ile maluldür. 2003 yılında da bir darbe tezgâhı yapıldığından kimse kuşku duymuyor. Balyoz kararıyla TC tarihinde darbeler ilk defa cezalandırıldı. Demokrat olanların bu karardan kıvanç duyması gerekir. Zaferin tadını çıkarmak varken kararın dayanaklarını çürütmeye, bizim keyfimize limon sıkmaya kalkanlar darbe sempatizanlarıdır. Onların kim oldukları malum!”
Cumadan beri “demokrasi şampiyonlarımızdan” bu lafları işitiyoruz…
Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye… “Nerem doğru ki!” demiş.
O hesap…
“Büyük demokrasi zaferi” adına ileri sürülen bu savlar; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramlarından ne denli uzak yaşadığımızı ve tüm bu kavramları içselleştirmekten hâlâ ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor bana sadece…
“Hukuk devleti” içermeyen, içi tın tın boş demokrasi ezberleri dinliyoruz...
Usul esası belirler
Ben -heyhat!- hukukçu değilim. Ancak “hukuk devleti” değerleri ile az çok aşina olan herkes; hukukun üstünlüğünün az buçuk kale alındığı bir yerde, “maddi delilleri tam oluşmamış bir teşebbüsün” balyoz gibi inen cezalarla karşılanamayacağını bilir…
Hukuk devleti koşullarında “suçun kuşkuya yer vermeyecek kesinlikle ispatı” şarttır…
İspat için gereken delillerin toplanmasında da, hukuk kurallarına eksiksiz riayet gerekmektedir.
Çünkü sonuçta “usul esası belirler!”
Yöntemlerin hukuk devleti kuralları ile çatıştığı bir yerde “esas”ta zedelenir…
Bizde zerrece umursanmadığı anlaşılan bu temel “usul, esas” kuralının yanı sıra, TC’nin “en” kritik demokrasi davası, “devlet içinde devlet oldular!” sözleriyle kapatılan özel yetkili mahkemelerde görülüyor...
Başka deyişle “kilometre taşı” sayılan davada kararları, hukuka uygun bulunmadıkları için tasviye sürecine girmiş olan mahkemeler alıyor…
“Ayrıntı” denen meselelerde bunlar da var…
Hukuk devleti prensipleri böylelikle “ayrıntı” gözüyle bakılan konularda bir bir yerle bir edilmiş oluyor.
Tek başına sandık yetmiyor
“Darbecilikle” mücadele eden demokrat kesimlerin, “hukuk devleti” kurallarına herkesten fazla titizlenmesi beklenmez mi?
“Hukuk devletini” ayaklar altına alan askeri cuntalar karşısında sivil yönetimleri savunan kişilerin, “hukuk devleti” kurallarına çok daha büyük hassasiyetle kol kanat germesi ve moral üstünlüklerini tam da bu temel üzerinden kurmaları gerekmez mi?
Böylesi bir “moral üstünlük” ortaya konamıyorsa, olay sadece sandık gücüne indirgenmez mi?
Sandık gücü ne var ki tek başına bir ülkeyi demokrasi yapmaya yetmiyor. İşte yanı başımızdaki komşularımız… İran ve Rusya!
Bu ülkelerde de sandık kuruluyor. Ama “hukuk devleti” olmadıkları için, onlara “demokrasi” denmiyor.
“Hukukun üstünlüğünün” olmadığı yerde; geriye yalnız “ham güç kavgaları” kalır.
Türkiye’de cereyan etmekte olan da yalnız bu: Göz gözü görmeyen bir güç mücadelesi…
Bu mücadeleye, “demokrasi masallarıyla” taraf olan aydınları -elimde değil!- hâlâ derin bir hayretle izliyorum…
Yazdıkları yazılar, verdikleri nutukları; “Nasıl bu kadar gamsız ve umursamaz olabiliyorlar?” duygusu ile takip ediyorum. “Ham güç kavgası” belli mi olur? Gün gelir “ayrıntı” denen konular bakarsınız, kendilerini de vurabilir...
“Hukuk devleti”nin bunca kolay yara alabildiği bir yerde, yarınlarından kim emin olabilir?
Ertaş’a veda
Bu satırları yazarken bir yandan da TV’de “Bozkırın Tezenesi”nin cenaze törenine bakıyorum...
Neşet Ertaş’a veda etmek için ta Hollanda’dan gelenler var. Ama buna rağmen cemevi-cami polemiğinde gene güçlü taraf kazandı ve Ertaş’ın naaşı, Kırşehir’in Ahi Evran Camisi’ne getirildi. İnançlara, insanların farklı tercihlerine “ölümde” bile en ufak duyarlılık ve saygı göstermeyen bir “demokrasi anlayışı”(!) ile yönetilen topraklar burası….
Daha çok söylenecek söz var da burada kesip, büyük ozanı hemen şu anda dinlemekte olduğum “Allı Turnam” türküsü ile uğurlayalım:
“Allı turnam ne gezersin havada/ Devrildi arabam, kaldım burada/ Gülüm gülüm kırıldı kolum/ Tutmuyor elim turnalar ey/ Ne onmamış kul umuşsun dünyada/ Akşam olsun allı turnam dön geri/ Gülüm gülüm kırıldı kolum/ Tutmuyor elim turnalar ey…”
Can âşığa… güle güle…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget