Kurthan Fişek yani bizim aramızdaki lakabıyla Sıfırcı Hoca’yı tanıdığımda 20’li yaşlarımın sonundaydım.
Aktüel dergisini çıkarırken tanıştık.
Kendine özgü özel bir mizahı, hafif deliye yatan neşeli bir yapısı olmakla birlikte aslında çok stresli, işini fazlasıyla ciddiye alan bir insandı.
Aktüel’de yazdığı yazılarda günün politik figürlerine, ünlü isimlerine sıfır yağdırdığı için Sıfırcı Hoca adını almıştı.
Tempo dergisini yaparken de hocayla birlikte çalıştık. Tempo’da her hafta iki sayfası vardı. O sayfaya girecek küçücük bir kutu bile onun için çok önemliydi.
Sırf onu delirtmek için ayda en az bir kere, yazısını kesmek zorunda kaldığımı, bir sayfasına reklam koyduğumu söyler bütün gün bu şakayla eğlenirdik.
İşin ilginç yanı her seferinde inanır, bana demediğini bırakmaz, sonra da akşamüstü gerçeği öğrenince, yine beni kandırdın diye iyice çıldırırdı.
***
Oldukça küçüktüm bir yönetici için.
Tepesi atınca, “Çoluk çocuk başımıza müdür oldu” diye söylenirdi, ama bir baba-oğul, ağabey-kardeş gibiydik hep.
Benim şakalarım yüzünden her iki ayda bir istifa mektubu yazar, “Yazılarım beğenilmiyorsa artık yazmam daha iyi” gibi acıklı cümleler kurar, biz de Mehmet Yılmaz’la bunları okuyup gülerdik.
İstanbul’a geldiği zamanlar benim odama karargâh kurar, bilgisayara yüz vermez, kendi portatif daktilosunu yanında getirir, bütün gün kahvesini, sigarasını içip yazısını yazardı.
***
Mesleğe 18 yaşında başladığım için şimdi kendimi şanslı sayıyorum. Çünkü gerçekten de sanat, edebiyat ve gazetecilik dünyasının en renkli, en sağlam kişilikli, en değişik insanlarıyla birlikte çalışma imkânı buldum.
Kurthan Hoca da onlardan biriydi.
Oturup benimle saatlerce siyaset de tartışır, yönetici olarak aldığım kararlara da hiç çaktırmadan ayar çeker, benim bazen şaşırıp söylenmelerimi bile kendine özgü tatlı ama dokunduran sözlerinden biriyle geçiştirir, ertesi sabah yeniden kaldığımız yerden başlardık.
Kurthan Hoca, uzun yıllar görüşmesek bile hep orada olacağına inandığınız insanlardan biriydi benim için.
Güzel uyusun...
Yorum Gönder