Nüfusu 750 bini aşan illerimizi “büyük” şehir yapacak tasarının yasalaşması eli kulağında… Çünkü Başbakan, ziyaretlerinde “büyükşehir olacaksınız” dedi.
Bu gibi sözlerinin TBMM’den onaylanması ise son yılların adeta “yasama kuralı.” Bu nedenle 2013 Ekim’inde yapılacağı söylenen “erken” yerel seçimlerde 750 binden fazla nüfusu olan illerimizde “büyükşehir belediye başkanı ve meclisi”nin de seçilmesi bekleniyor.
Peki, bu kural başta “şehircilik” olmak üzere kentleşme ve yerel yönetimlerle ilgili tüm bilimlere, planlama ilkelerine, toplumsal gerçeklere ve hatta “kent ve demokrasi” ilkelerine uygun mudur?
Meslek odaları, birikimli sivil toplum kuruluşları ve bazı akademik çevreler konuyu sorgularken özellikle “büyükşehir adayı” illerimizde tam tersi bir süreç yaşanıyor… Yasayı asıl irdelemesi gereken “demokratik” kurumların başında gelen “siyasal partiler”in gündeminde “büyükşehir seçimlerini de kazanmak” var.
Aklı başında herkesin “yanlış” dediği bir oluşuma “muhalefet” etmek yerine, aynı yanlışa “aday bulma” yarışına girmiş “muhalefet partileri”nin akıllarını başlarını almaları nasıl sağlanabilir?
Çünkü sonuçta kim kazanırsa kazansın, bu denli bilim dışı bir büyükşehir yapılanmasıyla olanlar kentlerimize, “belediyelerini yitirecek” kimlikli beldelerimize, hatta “mahalleye dönüşecek köyler”imize olacak.
Gelişmiş ülkelerde demokrasinin kaleleri belediyeler giderek çoğaltılırken Türkiye’nin eldeki belediyelerini de kapatarak sözde demokratikleşmenin ucube örneklerini sergilemesine muhalefet partileri de “oy uğruna” ortak olacaklar!
Yazık...
Gökova’dan sesleniş
Büyükşehir “metropol”ün Türkçesidir. “Bütünleşmiş kentsel yerleşimler” için geçerlidir. Aralarında onlarca-yüzlerce km mesafe bulunan ilçelerin, beldelerin, köylerin asla “büyükşehirin semtleri” haline gelemeyeceğini bilmeyen şehircilik öğrencisi sınıf geçemez.
Bu nedenle her ölçekteki yerleşmenin kendi kimlik değerlerini yaşatarak “yerinden yönetim” ilkeleriyle yönetilmesinin evrensel kural olduğunu; hatta Türkiye’nin bunu öngören uluslararası sözleşmelerde imzası da bulunduğunu “muhalefet partileri”miz anımsamazken Gökova Körfezi’nin kıyısındaki Nail Çakırhan’dan miras “doğaya uyumlu evler”i ve ormanla denizin öpüştüğü kıyılarıyla ün yapmış Akyaka beldesinin sakinleri ayağa kalktı...
Uluslararası “Yavaş Şehir” (Cittaslow) hareketine ülkemizde Seferihisar’dan sonra üye olabilen birkaç “sakin” yerleşmemiz arasındaki Akyaka’nın bilinçli insanları, Muğla büyükşehir olduğunda Ula ilçesinin “mahalle”sine dönüşmelerine isyan ediyorlar.
Akyaka’nın Sesi gazetesince duyurulan ve “Akyaka Yerel Yönetim Platformu”nun başlattığı “Büyükşehir Yasasına Hayır” imza kampanyasına katılanlar diyorlar ki;
“Doğayla uyumlu imar ve yaşam kültürümüzü, eşsiz beldemizin onca gayret ve özveriyle gözetilen tüm güzelliklerini, demokratik temsilcimiz ve çağdaş yönetim birimimiz belediyemizle birlikte yaşatmak için Akyaka’nın bağımsız varlığını yok edecek, yerel yetki ve haklarımızı elimizden alacak, Türkiye’nin yüz akı Yavaş Şehir üyeliğini ve kazanımını ortadan kaldıracak, bizi mahalleye dönüştürecek yasayı istemiyoruz.”
İşte bu düşüncenin ürünü olan imza kampanyası 30 Eylül’de, yani bugün sona eriyor. Belki uzatırlar ama alkışlar Akyakalılara…
Düzmece büyükşehirleri önlemek yerine şimdiden aday olma telaşına giren siyasilere ve partilerine ise edep dahilinde ne denebilir ki?
Yorum Gönder