6 bin 907 şehit bu günler için mi verildi?
Doğu ve Güneydoğu illerinde askerimiz, polisimiz şehit olduysa bu haber oluyor. Yollar kesilmiş, köylüler kaçırılmış, esnafın mallarına el konulmuş, yaralanmış bunların hiçbir haber değerinin olmadığı günlerdeyiz. Bugüne kadar “terörle bir yere varılamaz” diyen Devlet yetkilileri, şimdi “terörle masaya oturmanın” nimetlerinden söz ediyor.
Güneydoğu’da olaylar göz göre göre geliyor. Asker, ilk kez bu dönemde birliğinin ve üs bölgesinin dışına mümkün olduğunca gönderilmedi. 2012 yılının ocak ayından 25 Eylül 2012 tarihine kadar Başbakana göre 110, Genelkurmay Başkanına göre 107 askerimiz şehit edildi. Aynı dönemde Başybakana göre 239 terörist, Genelkurmay Başkanına göre ise 427 terörist öldürüldü. Şehitlerimiz hep karakolları ve çevresinde üs bölgelerinde verildi. Yani, sürekli hedef oldu.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir gazeteye yapılan özel bilgilendirmede, askerin artık karakolunda beklemeyeceği, sürekli dolaşacağı dile getirildi. Böylece asker aynı yerde kaldığı için hedef olmayacak, hem de teröristler hiç ummadıkları yerde ve anda askeri karşısında bulabilecekmişb Yani konsept değiştirilmiş. Günaydın, günaydın arkadaşlar…
30 yıldır terörle uğraşan, 1984 tarihinden günümüze kadar asker, polis, korucu olmak üzere 6 bin 907 güvenlik görevlisi şehit edilmesine rağmen bu “konsept” yeni öğreniliyorsa vay halimize…Yeni öğrenilmesi mümkün olamaz. Çünkü, o dağlardan teröristleri arındırmak için 1994 yılında tam bin 145 şehit verilmişti. 1995 yılında Cudi’de, Gâbar’da, Herekol’da, Kato da, Irak’ın kuzeyinde 615 asker, 30 polis, 127 korucu son nefeslerini verdiler. 1996 yılında şehit sayımız 608 olmuştu.
İşte şehitler vere vere o dönem sayıları 30-40 binlerle ifade edilen terör örgütü bitirilmiş, 2002 yılında dağları, yolları, mezraları, köyleri teröristlerden temizlenmiş olarak AKP hükümetine ülke teslim edilmişti. Sonra ne oldu? “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” derken, şimdi “şehitlerin öldüğü, vatanın bölünmesinin konuşulduğu” günlere geldik…
Masada kimler yer alacak?Terör örgütünün temsilcileriyle, Devlet yetkililerinin Oslo’da görüşmeleri, rahat hareket edilebilmesi, toplumun bazı şeylere hazır hale getirilmesi için bilinçli olarak basına sızdırıldı. Görüşmeler, başlangıçta gündeme getirildiğinde, bu iddiayı ortaya atanları, ağır sözlerle eleştirenler, bugün o görüşmelerin talimatını vermekle övünüyor, görüşmelerin bundan sonra da devam edeceği “müjdesini” veriyorlar.
Terör örgütüne yabancı ülkeler tarafından verilen desteğin kesilmesini sağlamayacaksınız, finans kaynaklarını kesmeyeceksiniz, bankalarda bulunan paralarına el koyamayacaksınız, sonra “masaya oturmaktan” söz edeceksiniz.
Suç işlediğinizin farkında mısınız?O örgüt, Irak’ın Kuzeyini “özerk bölge” gibi kullanıyor. Bugün örgütü hangi ülkeler destekliyor, kimler onları en yüksek teknolojiyle donatıyorsa, gelecekte de yine kendi istekleri doğrultusunda bu örgütü harekete geçirecektir. Daha önce İçişleri Bakanlığı da yapan Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, gelişmeler için dün telefonda “Sanırsınız ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK tarafından rehin alındı” yorumunu yapıyordu.
MİT Kanunu’nda, MİT mensuplarının görev tanımı var. Bunlar içinde açık açık terör örgütleriyle masaya oturmak var mı? Ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmış, özgürlüğü elinden alınmış terör örgütünün başıyla nasıl görüşülecek? Bunlar suç oluşturmuyor mu?. Böyle bir ortamda terörle kim, niçin mücadele etsin. Türkiye, tam anlamıyla yol ayrımına getirildi.
“Ver kurtulcular” sahnede
Terörün zirvede olduğu 1992-1993 yıllarında da, yine aynı kadro sahneye çıkıp, “Böyle olmuyor, Doğu ve Güneydoğu’daki illeri verelim, kurtulalım” diyordu. Devletin bütün birimleri ülkemizi böldürtmemek için çabaladı ve sonuç da aldı. Yani, kararlı bir mücadele yürütülmesi gerekirken, ülkemizin bölünmesi masaya yatırılıyor.
Masaya oturmanın anlamı, teröristlere verilecek tavizlerdir. Ne verirseniz verin, terörü durdurmanız bu anlayışla mümkün olamaz. Emekli büyükelçi, eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de olayın farklı bir boyutunu anlatıyor:
“Hangi tavizi verirseniz verin terör örgütünün nihai amacına ulaşana kadar saldırılarını arttırarak sürdüreceğini, can almaya devam edeceğini her gün yaşadığımız acı tecrübelere rağmen görmek istemiyorlar. Yeni anayasa çalışmalarını da bu açıdan değerlendirmek lazım. Ne yazık ki, basında da terörle müzakereyi ve siyasi taviz verilmesi görüşünü savunanların sayısı artıyor.”
AKP’lilerin, bugüne kadar söylemeye asla cesaret edemeyeceği açıklamalar da, terör konusunda kafası hayli karışık olan CHP’lilerin birbiriyle çelişen sözlerinden cesaret aldı. Artık bırakın gizli-kapaklı görüşmeleri, neredeyse terör örgütü yöneticileri TBMM’de, parti liderleriyle “şeffaf masa”da bir araya gelecekler…
Yorum Gönder