Okşa Usta Okşa - Rifat Serdaroğlu
Usta, kendisini hayranlıkla dinleyen partililerini görünce yine coştu; Basın için;
“Başbakan bizi eleştiriyor diyorlar, ne yapacaktım, sizi okşayacak mıydım” dedi.
Eee Usta, bu basın’cı denen millete ne yapsan yaranamazsınız.
Hasan Cemal’e “Hasan Abi” dediniz,
Mehmet Barlas’a “yanağınızı okşattınız”,
Nazlı Ilıcak’ın “Kocasını Milletvekili” yaptınız,
Fehmi Koru’nun “Boğazdaki kaçak villasına” ruhsat verdirdiniz,
Nagehan Alçı’yı “televizyon yıldızı” yaptınız,
Rasim Ozan Kütahyalı’yı “villaya” terfi ettirdiniz,
Hıncal Uluç’a “damadın gazetesinde” yer verdiniz,
Derya Sazak’ı “TRT” programcısı yaptınız,
Erdal Şafak’ı damada “Genel Yönetmen” yaptınız,
Mehmet Baransu’yu “Bavul Uzmanı” yaptınız,
Türbanlı iki-üç bayan gazeteciye yandaş basında “köşe” verdiniz,
Yine de yaranamadınız…
Neymiş efendim, “Demokrasi imiş”, “Adil Yargılama imiş”, “Bağımsız Yargı imiş” diye ikide bir sapıtmaya, çiziden çıkmaya, kendilerini matah bir şey zannetmeye başladılar. Arada bir bunları okşayacaksınız ki, kendilerine gelsinler, patron kimmiş unutmasınlar.
Okşa Usta Okşa, bunlar okşanmaktan anlarlar. Bunlardan “İleri Demokrasi”yi anlamalarını beklemek, Ağustos ayında kar yağmasını beklemek gibidir. Okşadıkça sizi daha çok severler bunlar. Hele sık-sık özel uçağınıza alıp “tamamen duygusal” olan problemlerini çözerseniz iyice yumuşarlar,
yemin olsun pelte gibi olurlar, hangi kalıba koyarsanız o kalıba girerler…
Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Bekir Coşkun, Özdemir İnce, Sabahattin Önkibar, Necati Doğru ve benzeri basıncılar zaten doğuştan nankördürler. Bunları işten attırıp, “biraz dinlenin” dediniz sizi anlamadılar. Kendilerine birer yer bulup, zehirlerini saçmaya devam ettiler !…
Şaşıyorum be Usta, bunlar içerdeki gazetecileri görmezler mi?
Hapishane kapısının girerken han kapısı, çıkarken iğne deliği gibi olduğunu bilmez mi bu gafiller? Ama nereden bilsinler, onlar sizin gibi iki defa hapse mi girdiler?
Bence bunları da okşamanız lazım usta. Okşa Usta Okşa. Okşamak sana çok yakışıyor…
Usta aynı konuşmada, “Terörle mücadele boğazda manzara izlemeye benzemez” diye çok önemli bir laf etti…
Bu laf, denize nazır Dolmabahçe Sarayındaki çalışma ofisinde boğazdan geçen gemileri seyrederken aklına gelmiş ve hemen not etmişti. Yeri gelince de kullanmıştı…
*Usta doğru söylüyor;
*Terörle mücadele, “Biz buraya Başkan Apo’nun talimatıyla geldik. Asla Pişman değiliz” diyen katilleri serbest bırakmak için hukuku yok etmekle yapılır.
*Terörle mücadele, teröriste karşı göğüs göğse çarpışan kahramanları, düzmece dijital delillerle hapse atmakla yapılır.
*Terörle mücadele, PKK Narko-Terör örgütünün Avrupa’daki elemanlarıyla,
T.C Devletinin yetkililerini vıcık-vıcık bir sohbet eşliğinde kucak-kucağa oturtarak yapılır.
*Terörle mücadele, “Ben Kürdün kedisini bile Türkiye’ye vermem, istihbarat paylaşımı da ne demek oluyor” diyen babadan eşkıya Barzani’yi AKP Kongresine “ONUR KONUĞU” olarak davet etmekle yapılır.
İşte böyle Usta. Durmak yok yola devam…
Yalnız dikkat et, Şam’da namaz kılacağım derken, Bingöl’de-Bitlis’te camiye giremez hale gelmek üzeresin. Obama, sizleri okşamaya hazırlanıyor…
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Eylül 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
Yorum Gönder