Evet bunu öneriyorum. Suçlu, 2003 Martı’nda yapılan Plan Semineri mi? O zaman mahkemeler bu semineri ve katılanları yargılamalı. Neden savcı-mahkeme Plan Semineri hakkında bir dava açmadı ve bu seminerle ilgili olarak “sanıklara” hiçbir ceza vermedi? Öyle ki seminere katılanlardan sadece 50 subay Balyoz davasına dahil edildi. İddianamade Plan Semineri için “orada daha önce hazırlanan darbe planının provası yapıldı” deniyor.
Balyoz davasındaki tartışmalarda şimdi gelinen nokta şu: “Peki Plan Semineri’ndeki bu konuşmalar da mı sahte?” Bunu hem Taraf’ın “önemli kişi-kişileri” yapıyor hem de gıdalarını bu ve benzeri yerlerden beslenen okur ve taraftar kitlesi. Bir yazımı iktibas ederek yayımlayan bir internet sitesinin altına neler yazılmış neler...
***
Hayır, Plan Semineri’ndeki bu konuşmalar gerçek. Zaten bunu suçlananlar da kabul ediyor! Üstelik bütün bu Balyoz davasında tek gerçek bu konuşmalar çünkü hepsi resmi olarak kayıt edilmiş ve arşive kaldırılmış. Ne biçim Balyoz Darbe Planı provası imiş ki olaya resmiyet kazandırılıyor!?
Ama Balyoz davasında tek gerçek olan bu seminer ve konuşmalar yargılanmıyor. Yargılananlar ise sahte Balyoz planları! Toptan bir tasfiye için bu sahte senaryonun yazılması gerekirdi çünkü Plan Semineri’ndeki konuşmalardan fazla bir şey çıkmazdı!
CD’lerindeki darbe planı tepeden tırnağa sahte çıkınca, bu sahteciliğin bütün savunucuları, ellerindeki tek gerçek olan Plan Semineri’ndeki konuşmalar için “bunlar da mı sahte?” demeye başladı. Hayır değil!..
***
Doğan Akın T24 internet sitesinde 30 soruda Balyoz’un ne olduğunu anlatıyor. Ruşen Çakır Vatan’daki köşesinde Balyoz davası ve cezaları konusunda “Demokrasi mi istersiniz yoksa hukuk devleti mi” başlığıyla, Balyoz davasındaki hukuksuzlukları ön plana çıkartanların demokrasiyi unuttuklarını ancak yanlış yollara başvurulmasının da meşru olmadığını savunuyor iki arada bir derede. Ama ağırlığı öte yana...
Vicdanlarında hukuk ve adalet olanlar, bunları tamamen atamayanlar, “Evet bazı usulsüzlükler, yargılamada hatalar, ileri sürülen deliller üzerinde ciddi şüpheler var ama kardeşim ortada bir de darbe girişimi var..” diyor. Ben buna yarım vicdan, yarım hukuk, yarım adalet derim! İyi, bunu bile demeyenler ve paldır küldür bu darbedir diyenler var, buna da şükür... Mesela C. Çandar ve O. Çalışlar gibi.
Soruyu net sormalı ve net yanıt almalı.. Yani Balyoz davasında iddia edilen bir darbe girişimi senaryosu var mı? Böyle bir girişim mi yargılanıyor?
AKP iktidara gelince ordu içinde büyük huzursuzlukların olduğu biliniyor. Bazı generallerin darbe yapalım biçiminde düşündükeri, bunun için nabız yoklamaları yaptıkları, Power Point slaytlar hazırladıkları konusunda yoğun söylenti var.
Bakın bu söylentileri ve sahiplerini, belgeler varsa yargılamak ayrı bir konudur. Ama sahte bir Balyoz Darbe Planı düzenleyerek insanları içeri tıkmak ayrı bir konu.
Bu ikisini birbirinden ayıracak bir üst düzey adalet ve vicdanımız olmalı.
***
Şimdi özellikle Doğan Akın ve Ruşen Çakır’a soruyorum:
1) Balyoz darbe planı, tamamen CD’lerde kayıtlı. CD’lerin 2008-2009 yıllarında imal edildiği savunma tarafından kanıtlandığına göre “Delillerde şüpheler var! CD’lerde bazı hatalar var” dersek temel bir düşünce hatası yaparız. Bilimsel tutum şudur: Bütün kuğular beyazdır, diyelim ama bir tek siyah kuğu bulunursa dünyada, bu varsayım çöker. TÜBİTAK, CD’ler için 2003 yılında kayıt edildi, raporunu veriyor. Ama CD’lerde sadece bir “siyah kuğu” değil, binlerce siyah kuğu çıkıyorsa yani 2003-2009 yılları arasında olaylar orada yer alıyorsa, CD’ler sahtedir ve dava ve yargılama konusu olamazlar. Bu ilkel fikir yürütmede hemfikir miyiz?
2) Şimdi geldik işin esasına, CD’lerdeki uyduruk darbe senaryosu çöktüyse, o zaman tek yargılanabilcek olan eldeki plan semineri ve oradaki konuşmalardır.
4) Verilen cezaların hiçbirinin gerekçesi Plan Semineri değil. Buradan sanıklara bir suç atımı bile yapılmadı.
6) Şu ayrı bir konu, ordu içinde bazı subaylarda (Çetin Doğan da olabilir bu.) AKP iktidarını bir darbe ile devirme isteğinin varlığı... Doğrudan bunu hedef alan bir soruşturma mı yapıldı? O zaman bunu soruştursunlar... Ama 3 tane kadın sekreter dahil, yüzlerce insanı (bakın subay demiyorum!) ve ailelerini perişan eden bu yargılama ve sonucunu dünyada hiç kimseye kabul ettiremeyiz!..
“Ne yapalım, ordu içinde darbeci düşüncenin kökünü kazımaya hizmet ediyorsa değil 250 kişi, binlerce kişinin de sahtekârlıklarla defterinin dürülmesi doğaldır ve normaldir.” Böyle bir şey kabul edilebilir mi? O zaman da ülkede karşı darbeleri körüklersiniz.
Son söz.. Biz neyiz, kimiz, neden yazıyoruz, görevimiz nedir? Gazeteci kimdir? Yazan yorumlayan kimlerdir?
Not: Taha Akyol yazıma yanıt vermiş, yine yaptığı yanlışlıklar üzerine bir not da sonraki yazımda. Yerim kalmadı.
Yorum Gönder