Balyoz mahkemesinin yasal olanağı olsa, darbe yapmaya hazırlandıkları için 20 yıl cezaya çarptırdıkları üç komutanı, bir alt rütbeli 15-18 yıla mahkûm ettiği generalleri ipe gönderebileceğinin tartışıldığı…
...isimleri görev belgelerinde geçti diye teğmenleri veya yüzbaşıları hapisle cezalandırmasının eleştirildiği bugünlerde…
…üzerinde durulan bir başka gerçek var:
Bağımsız, tarafsız yargı ilkeleriyle bağdaşmayan mahkeme heyetinin davranışlarına tepki gösteren sanık eleştirilerine dayanan asıl gerekçe!
Ne ki, kamuoyunun, medyanın, muhalefet partilerinin, hukuk adamlarının, kararların hukuka ve hatta insanlığa sığmadığını irdeleyen eleştirileri, hatta kanıtlayan söylemler, yazılar, yorumlar mahkeme heyetine vız geliyor:
“Balyoz mahkememiz üyelerinden birinin, ‘Biz kararlarımızla konuşuruz’ diyen kısa açıklaması, dışımızda söylenenlerin de, yazılanların da zerre kadar bizi etkilemediğini, etkilemeyeceğini açıklamış oldu” diyorlar.
Ama hapis cezalarına zorunlu olmayan kimi yasal kararlar ekleyen Balyoz yargıçlarının vicdanlarını hiç mi rahatsız etmiyor?
***
Oysa insanlık vicdanını sızlatan kararları gazete manşetleri duyurdu.
Örneğin başta Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek gibi üstün görüşlü olduklarına inanılan hukuk adamlarının, anayasanın yargının bağımsızlığını ifade eden 138. maddesini göstererek kararları eleştirmekten uzak duranlar...
...Adaletin böylesine de şapka çıkaranlar, ailenin kutsallığından durmadan söz edenler...
...Balyoz mahkemesinin aile içine de balyoz indiren kararlarına neden göz yumuyor, olağan bir sonuçmuş gibi sessiz kalıyorsunuz?
Neymiş o kararlar diye birbirinize bakıp dudak bükeceğiniz yerde, örneğin adalet ve insanlıkla ilgili dini ve insani kuralları dilinden düşürmeyen Bay Başbakan RTE, babalarının varsa günahı çocuklarına, ailelerine de yükleyen Balyoz mahkemesi kararlarını neden görmezden geliyorsunuz?
Nedir ne değildir öğrenmek istiyorsanız, önceki pazar günkü gazete manşetlerine bir göz atın.
Mahkeme, aralarında 3 kadının da bulunduğu 325 sanığı Medeni Kanun’un 471’inci maddesini de dikkate alarak, suç tarihinde (2003) geçerli olan 765 sayılı TCK’nin 33. maddesi gereğince…
…“hapis halleri sona erene kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına ve bu süre içinde babalık ve kocalık hakları kullanmaktan mahrum edilmelerine karar verdi.
Kararın Yargıtay’da onanması 18 yaşını doldurmamış çocuklarına ilişkin, okula kaydettirmek, banka hesabı açmak gibi velayet işlemleri yapmaktan mahrum olacağı gibi… kocalık görevi yapmaktan, aile reisliği yapmaktan da mahrum olacaklar.”
Davada 1 numaralı sanık diye adı geçen eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen, karar üzerine şunları söylüyor:
“Sanıkların babalık ve kocalık haklarından men edilmelerine ilişkin karar, mahkemenin takdirinde olan bir karardır.
Mahkeme babalık ve kocalık hakkında men kararı vermeyebilirdi” diyor ve şu gerçeği vurguluyor:
“Mahkeme burada kendine verilen takdir hakkını ‘keyfi’ olarak kullanmıştır!”
***
Balyoz mahkemesinin keyfi kararları bu kadarla kalmıyor.
Söz konusu asıl gerekçeye bakalım:
Soru: Mahkeme, 15 yıl asgari, 20 yıl azami mahkûmiyetten, azami cezayı yeğleyerek ilk üç sanığa neden 20 yıl verdi?
Belge kimliğindeki yanıt:
“Sanıkların duruşmalardaki ‘hallerine bakarak’!”
Bu somut örneklere bakmadan, kim ki Türkiye’de de bağımsız, tarafsız yargıçlar var diyorsa…
…mantığına, sağduyusuna, aklına zarar!
Yorum Gönder