Balyoz davasının karar aşamasına gelinmeden önce, bazı emekli savcılar, tutuklulukta bu kadar ısrar edilmesinin ağır cezalar verileceğine işaret olduğunu söylemişlerdi.
Dava, iddianamesi ve özellikle deliller konusundaki tartışmalarıyla uzun zamandır gündemdeydi.
Savunma, esas delillerin çoğunun şaibeli olduğunu, sonradan üretildiğini, tarih hatalarından isim hatalarına kadar pek çok gariplik olduğunu anlatıp durdu.
Bu deliller farklı yerlere inceletildiyse de anlaşılan mahkeme kendi istediklerine inanmış.
Pek çok kişi, ordudaki emir komuta zincirini mahkemenin dikkate alması gerektiğini söyledi, yazdı.
Bu da önemsenmemiş.
Karar çıktığında görüldü ki, en üst sınırdan ceza verilmiş.
***
Örneğin bir terör örgütü üyesi, cinayetlere, bombalamalara bile karışsa, itirafçı olabilirken gerçekleşmemiş bir darbe teşebbüsü iddiasıyla çoğu oldukça yaşlı subaylara böylesine ağır cezalar verilmesi, başından beri bu davanın tarafı olanlar dışında kimseyi tatmin etmedi.
Çünkü böylesine ağır cezaların verilebilmesi için çok sağlam, tartışılmaz deliller ortaya konması, en azından sanıklardan bazılarının darbe yapacaklarını itiraf etmesi gerekmez miydi?
Bazı davalar vardır ki kişilerin aldığı cezalardan çok tarihe düştüğü notla önem taşır. O davaların sonunda kimse ceza almasa da, herkes ağır cezalar da alsa, kamuoyu en azından sorduğu sorulara cevap alır ve tatmin olur.
***
Bu siyasi bir dava bile olsa, darbelerle, darbeci zihniyetle, askeri vesayetle kesin bir hesaplaşma gibi de görülse, bu yargılama şekliyle bunu yerine getiremediği ortada...
Dava çabucak karara bağlanacağına, en azından şaibeli deliller daha açık biçimde tartışılmalı, savunmaya sonuna kadar bunları çürütme imkânı tanınmalı, hiçbir şüpheye yer bırakmamak için belki mahkeme heyeti değiştirilmeli, emir komuta zinciri içinde en tepedeki isimlerin daha açık konuşması sağlanmalıydı.
Bir ordunun içinde koskoca generallerin, kurmay subayların, plan seminerleri yapıp yüzlerce kişiyi çağırarak bir darbe planı yapması ve bundan üstlerinin ya da olaya katılmayan diğer subayların habersiz olması düşünülemez.
Bırakın ordu istihbaratını, oraya gelen kişilerden bu durumun sızmamış olması nasıl mümkündür?
O zaman ordunun başındakilerin bu duruma ne tepki gösterdiği, ne yaptığı, bu davanın açılmasında taraf olup olmadıkları da açıklanmalıydı ki ne olup bittiği tam olarak anlaşılsın...
Bunların hiçbiri olmadan, teknik takipler, dinlemeler, CD’ler, gizli tanıklar, bir adet “sevgili günlük” ve ucube bir plan semineri tutanağı ile hem de “eksik teşebbüs” sözüyle bu derece ağır bir sonuç çıkması, bu davaların ancak siyasi rövanş davaları olduğu kanısını güçlendirir.
Yorum Gönder