Siyasi Davalar = Rejim Hesaplaşmaları - Şükran Soner


İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, çağdaşlamadan yana değişim süreçlerinde ya da tam tersine insandan yana düzen işleyişini kırmak, diktatoryal eğilimlerle, askeri-sivil darbelerle rejimlerde sağlanan değişimi geleceğe dönük kalıcı kılmak üzere.. devrimler-darbelerle siyasi davalar birbirleri ile neden-sonuç ilişkileri içinde eklemlenmişlerdir...
Başbakan Erdoğan’ın kendi seçmen tabanında oy getirisine anlayabiliyor olsam da zaman zaman nerede ise durup dururken İstiklal Mahkemeleri’ni, Dersim’i, CHP’nin tarihini kullanarak bugününü de mahkûm etmeye yönelik çıkışlarını siyaseten tam da açıklayamıyordum... Balyoz davasının çarpıcı sonuçları, yandaş korosunun ortak sonuç açıklamaları kafamdaki sorgulamalara açıklık getirdi... Başlangıçtaki “askeri darbelerle hesaplaşma, ileri demokrasiye geçiş..” gerekçelendirmeleri, çok ağır yargılama hukuku ihlalleri ile savunulamaz olunca... En son Balyoz davasının, militan savunucuların bile vicdanlarını rahatsız eden şok, ağır, hukukla ilişkilendirilemeyecek karar sonuçları üzerine, ortaya konan yeni savunma çerçevesi çok çarpıcı ve bir o kadar da öğretici...
“Bunlar zaten siyasi davalardır. Siyasi davaların insan hakları, hukuk ihlalleri boyutlarının olması kaçınılmazdır. Çünkü toplumsal düzeni, rejimi yeniden yapılandırmada ders verici, sonuç alıcı işlevleri önemlidir. İnsanlık tarihi ve ülkemiz, tarihi rejim değişikliği, toplumsal düzen değişikliği süreçlerinde, amaca, toplumu sil baştan oluşturmaya yönelik siyasi davalar örnekleriyle yüz yüze gelmişlerdir. Birebir amaç, işleyiş, sonuç, işlev farklılıları çok olsa da Cumhuriyet döneminin İstiklal Mahkemeleri, Dersim, 27 Mayıs Yassıada, 12 Mart, 12 Eylül, dönemin özel yargı eliyle yürütülen davalarının siyasi davalar olmak gibi bir ortak nitelikleri vardır... Doğal olarak benzerlerinde çok ağır olan insan hakları, hukuk ihlallerinin, görevleri bu davalarla sona erdirilecek özel yargı elindeki bu davalarda da görülmesi kaçınılmazdır...”
Böylece bizlerin en başından, “Sivil iktidar icraatları, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi içinde, hak-hukuka aykırı toptancı siyasi yargılamaların yerinin olamayacağı..” isyanımızın doğruluğunu kabul ediyor, “Rejimin selameti adına kaçınılmazdı, geçmişte daha ağırlarını onlar yapmışlardı..” demeye getirerek, rejim değişikliği, rövanş amaçlı hak-hukuk kural tanımazlıklarını kaçınılmaz, hafif suçlar gibi gösterme kampanyasına geçiş yapmış bulunuyorlar...
***
İktidarlarının, rejim değişikliği, sivil toplumu baştan düzenlemek, gelecek kuşaklar için kalıcı yeni yaşam biçimleri, düşünce sistemleri oluşturmak üzere yola çıkışlarında; “askeri darbeler süreci, defterini kapatmak” amaçlı bir çerçeve çizildiğinden, köşeye sığdırabilmek üzere, bu çerçevede, askeri darbeler, arkalarından gelen siyasi yargılamalar süreçlerine bakarak özet bir karşılaştırma yapmakta sayısız yarar var...
27 Mayıs “albaylar cuntası” darbesi, aslında çok partili rejime geçişte umut olmuş, büyük oy almış, uzun soluklu iktidarda kalmış DP’nin sivil çoğunluk diktatörlüğü olarak özetlenebilecek demokrasi, hukuk devleti düzenine, kadrolaşmasına karşı, ABD ilişkileri tam bilinmese de en azından vize alınmış bir hareketti. Çok farklı darbeci amaçlar şemsiyesinde, cuntanın iç çatışmalarının, güç hesaplaşmalarının sonuçlarını bir kenarda bırakarak, Yassıada yargılamalarının insan hakları, hukuk ihlalleri ile bir utanç belgesi olduğunu yadsıma lüksümüz yok. Bilimediğimiz darbe iktidarının, iç-dış odak oyunları içinde, DP iktidarları ile asıl hesaplaşılması gereken Türkiye’yi, toplumu nereye götürmekte olduklarının, hukuk devleti, demokrasi işleyiş ihlalleri suçları ile neden hesaplaşmadıklarıdır. Yassıada yargılamasının acımasız, hukuksuz, haksız linç sonuçlarından sadece idam edilenler, yargılanıp bedel ödeyenlerin değil, hepimizin demokratik geleceğinin çok ağır yaralar aldığıdır...
27 Mayıs darbesinin bu kirli yüzü ile çelişen, bir de bu ülkenin görebildiği en demokratik anayasayı üretme işlevi vardır ki... Dönemin dünya dengelerinde, Türkiye’nin doğal, toplumsal gelişiminin önünü açma uzlaşmalarının bir ürünü olduğu ve adı geçen anayasayı hazırlayan hukukçu, değerli bilim insanlarımız ile Kurucu Meclis’e çok şey borçlu olduğumuz kuşkusuzdur. Türkiye’ye biçilen don tam tersi amaçlı olunca da 1961 Anayasası, özgürlüklerine borçlu olduğumuz sol-toplumsal gelişmeler, örgütlenmeler, siyasi partiler, sendikal, demokratik hareketleri kırmak, her şeyi tersine çevirmek üzere, emperyal çıkar odakları desteğinde, ABD vizeli 12 Mart, o yetmediği için de 12 Eylül darbeleri kaçınılmaz olarak yaşanmıştır.
Tabii ki askeri darbe hukuk icraatları çok acımasız, solu, toplumsal dinamikleri silindir gibi ezme amaçlı, ağır sonuçları ile yaşanmıştır. Şimdi ise İslam dünyası, Ortadoğu bataklıklarında yepyeni emperyal çıkarlar dengelerinde Türkiye’ye biçilen don, vizyon çok fazlası ile çok daha karmaşık değiştiğinden.. farklı yöntemlerle rejim, toplumun yeniden düzenlenmesi gündemdedir...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget