Küresel kapitalizmin yapısal krizi, iki mali çöküşle (1997, 2007) sarsılarak yoluna devam ederken, geçen günlerde yayımlanan araştırmalar, bu dönemde şiddet olaylarında, savaşlarda görülen artışı anlamamıza yardım edecek veriler sunuyordu: Dünya ekonomisi bir krizin pençesinde kıvranır, işsizlik, yoksulluk, toplumsal, bölgesel eşitsizlikler artarken, silah endüstrisinin, özellikle ABD’de adeta altın çağını yaşadığı görülüyor.
Kriz mi? Ne krizi?
New York Times’ın, ABD İstatistik Bürosu’nun topladığı verilere dayanarak yayımladığı bir grafik (31/07/09) mali krizin başladığı, dünya ticaretinin hızla daralmaya başladığı 2007-2009 yıllarında, ABD dayanıklı tüketim malları ihracatı da gerilerken, silah sanayii malları ihracatının hızla arttığını ortaya koyuyordu. Grafikte, 2007 yılında, dayanıklı tüketim malları ihracatındaki artış, 2000 yılı ortalamasının yüzde 10 üstünde bir yerde seyrederken, 2009 yılına gelindiğinde, 2000 yılının yüzde 25 altına gerilemiş olduğu görülüyordu. Grafik, aynı dönemde savunma malları ihracatında 2000’e göre yüzde 50 artış düzeyinden yüzde 125 düzeyine yükseldiğini gösteriyordu.
ABD Kongre’sinin partiler üstü Araştırma Servisi’nin geçen hafta yayımlanan raporu, ABD silah ihracatının 2011’de tarihsel bir rekor kırarak bir önceki yıla göre yüzde 300 arttığını ortaya koyuyordu. Bir önceki tarihsel rekor da 2009 yılına aitmiş. NYT’den aktardığım grafik, ithalatın 2009 yılında, bir önceki yıla göre yüzde yüzden fazla arttığını gösteriyordu. Kongre Araştırma Servisi verileri ABD silah ihracatının 2009’da 31 milyar dolardan 2011’de 66.3 milyar dolara çıkarak, 85.5 milyar dolarlık küresel silah piyasasının üçte ikisine ulaştığını gösteriyor. Hemen arkasından gelen Rusya’nın toplam içindeki payı yalnızca yüzde 5.6. Avrupa’nın toplam payı da 2010’da yüzde 12.2’den yüzde 7.2’ye gerilemiş.
Araştırma Servisi’nin raporu, 2011 yılı ihracatının ağırlıklı olarak, uçaklarla, füze savunma sistemlerini kapsadığını, Ortadoğu’ya, Körfez ülkelerine yönelik olarak gerçekleştiğini aktarıyor. Suudi Arabistan 84 yeni F-15 alırken, filosundaki 70 F-15 uçağının sistemlerini yenilemiş. Birleşik Arap Emirlikleri 3.49 milyar dolarlık füze savunma sistemi, 1 milyar dolar ödeyerek de 16 Chinook helikopteri almış, Umman da 18 F-16 satın almış. Araştırma bu silahlanma eğiliminin arkasında, İran korkusunun yattığını vurguluyor.
‘Merkez’den ‘çevre’ye
Araştırma, dünya ekonomisindeki yeniden daralma eğilimlerine de işaret ederek silah piyasasında rekabetin sertleşirken ihracatçıların, ülkelerdeki ve bölgelerdeki potansiyel (gelecekte oluşması olası) pazarlar üzerinde yoğunlaştığına işaret ediyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün, (SIPRI) silah piyasasında alıcılar ve tedarik yolları üzerine yaptığı eğilim araştırması (ISN, 3/09/2012) Batı’nın sattığı silahların esas olarak gelişmekte olan ülkelere ve enerji ihracatçısı ülkelere gittiğini ortaya koyuyor. SIPRI savaşlarda siviller arasındaki can kaybının yüzde 90’ına neden olduğu hesaplanan hafif silahların satışlarında yaşanan artışlara da dikkat çekiyor.
Bu da bizi Cenevre kaynaklı bağımsız bir araştırma kurumu, SAS’ın geçen hafta yayımladığı Hafif Silahlar Araştırması -2012 raporuna getiriyor. Dört yıllık yoğun ve kapsamlı bir çalışmaya dayanan araştırma, 52 ülkeye yapılan yasal silah satışlarının 2006’dan bu yana yüzde yüz artarak 8.5 milyar dolara ulaştığını saptıyor. Ancak Afrika, Asya ve Ortadoğu devletlerinin şeffaflık düzeylerinin düşük olmasından hareketle araştırma gerçek ihracatın daha yüksek olduğunu düşünüyor. Araştırmayı hazırlayan kuruluşun yöneticisi Eric Berman’a göre yasadışı silah ticareti de muhafazakâr bir tahminle 2 milyar dolara ulaşıyor.
Araştırma, hafif silahlar alanında, yıllık 100 milyon dolardan daha fazla ihracat yapabilen ABD, İtalya, Almanya, Brezilya, Avusturya, Japonya, İsviçre, Rusya, Fransa, Güney Kore, Belçika ve İspanya gibi ülkelerin pazara egemen olduğuna, uluslararası silah ticaret anlaşmasının da bizzat bu ülkeler tarafından engellendiğine işaret ediyor.
Asya krizini, Kosova savaşları, 11 Eylül olayı, terörizmle savaş, Afganistan ve Irak savaşları izlemişti. 2007’de patlak veren finansal krizi, Arap Baharı, Libya ve Suriye olayları, Sünni, Şii kamplaşmasının, “İran nükleer silah yapıyor” korkusunun körüklenmesi izliyor. Şimdi silah piyasasında ihracatçı ülkelerin potansiyel ülke ve bölgelere odaklandığına ilişkin saptamadan kalkarak “Acaba bundan sonra neresi?” diye düşünmeye devam edebiliriz…
Yorum Gönder