Önceki günkü Hürriyet’in sürmanşetinde, Enis Berberoğlu’nun güya Şemdinli’nin tepesinde verdiği kahve molası vardı.
Ne imiş efendim, Berberoğlu’nun kendi ifadesi ile Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni, Şemdinli manzarasına karşı rahat kahve içebiliyorsa, bu bölgenin PKK tarafından kontrol edildiği açık bir yalan imiş!
Durum eğer gerçekten böyle ise emin olun bu satırların yazarı ziyadesiyle mutlu olur ancak durum tam tersi olmasına rağmen, sırf Tayyip Erdoğan ile ardındaki küresel irade böyle istiyor diye var olan tablo gizlenip, dezenformasyon tezgahı kurulmuş ise bilinsin ki Hürriyet’in patronajı ve tepe yönetimi suç ortağıdır.
28 yıllık aktif habercilik birikimimle Hürriyet’de ki haberi incelediğimde, ne yalan söyleyeyim bir yapaylık görüyorum.
Birincisi Hürriyet Genel Yayın Müdürü’nün kahraman pozlarıyla Şemdinli tepelerine tırmanıp poz vermesi ve içeriği sadece, “Bakın PKK buraya hakim değil” olan bir soyut habere imza atması bana çok normal gelmedi. Nitekim çarşıdan alınan masa ve yapma çiçekle haber dekorasyonunun önceden hazırlanması Berberoğlu’nun o tepeye önceden hazırladığı habere sadece fotoğraf çektirmek için gittiğini gözler önüne seriyor.
Diyeceksiniz ki, ama öyle ya da böyle gitti, resim çektirdi ve PKK ortalıkta yoktu!
İyi de resim çektirilen o tepe, o saat kaç yüz özel harekatçı ile kuşatıldı bilen var mı? Dahası orası bir güvenlik noktası ya da koruyucu köyü olamaz mı?
Bilinen tek şey, Berberoğlu’nun bölgeye güvenlik güçlerinin özel konuğu olarak ısmarlama haber yapmak için gittiğidir ki haberi okuyan ve resimlere bakan herkes zaten bunu görüyor.
Şu halde, bakın resim ortada Hakkari’de PKK hükümranlığı yok demek ne kadar inandırıcı?
Ne yalan söyleyeyim bu haber bana masabaşı yani bozacının şahidi şıracı misali Tayyip’in şahidi Hürriyet gibi geliyor!
Değilse dün basına yansıdı atanmak için yıllardır bekleyen Hakkari’deki öğretmenler toplu olarak can güvenliğimiz yok diye neden tayin istesin?
Peki, Hürriyet bunu niye mi yapar?
Üç küsur milyar dolarlık vergi borcunu, maliye uzlaşması ile çok çok aşağılara çekmek ve de Doğan Holding’in yeni enerji projelerine iktidar olurunu almak için!
Soruyorum, Hakkari madem PKK’nın kontrolünde değil, bu ülkenin Başbakan’ı var olan şayiayı bertaraf için haftalardır niçin gitmez bu bölgeye?
Bakın, Hürriyet bozacıya-şıracılık misal, Tayyip Erdoğan’a kıyak için çırpınırken Şırnak’tan gelen 10 şehit haberi aslında bölgede var olan gerçek tabloyu ortaya koymuş olmadı mı?
Baytülşşebap yani ilçe merkezi basılıyor ve saatler süren çatışmalar oluyorsa, bölgede durum o kadar kötü değil canım demek hangi gazeteciliğe sığar?
Meraktayım, şıracı Hürriyet ile diğer yandaş-yanaşma-besleme matbuat bugün o şahadet haberlerini manşetlerden duyurabilecek mi?
Bu vesile ile Şırnak’ta toprağa düşen şehitlerimize rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.
***
Musalla taşında Numan ile Süleyman’ı nasıl bilirsin sorusu!
Eğer ben, Numan Kurtulmuş ile Süleyman Soylu’dan kazara fazla yaşarsam ve cenaze namazlarında -olmaz ya- tesadüfen bulunursam, hocafendinin soracağı “Ey cemaat bu mevtaları dünya hayatında nasıl bilirdiniz” diye sorduğunda, buradan ilan ediyorum aynen şunu haykıracağım:
-”Aort damarları çatlamış diye bilirim.”
Peki niye mi böyle sesleneceğim?
Tayyip Erdoğan’ın ardında onca eleştirel ve hatta aşağılayıcı söz ettikten sonra, Erdoğan’ın bir ikbal vaadi işareti ile bütün o söylemlerini unutup, AKP’ye iman ettikleri için!
Numan’ı da, Süleyman’ı da yakından tanır ve Tayyip Erdoğan hakkında ettikleri o korkunç sözlerin şahidiyim. Vallahi o sözleri işiten biri olarak ben onlar adına utanıyorum!
***
Bu fotoğraf ülkeyi CIA ile yönettiğinizin belgesi değil mi?
Çok kısa bir zaman dilimi içinde bir değil, iki değil, üç değil!
CIA Başkanları neredeyse he mevsim Türkiye’de!
Hatırlayın, önce Panetta Ankara’da 5 gün kalmış ve Tayyip Erdoğan ile saatlerce başbaşa görüşmüşlerdi ki, Erdoğan o randevudan sonra kardeşim dediği Esad’ı birden hain ilan etmişti.
Panetta, CIA’dan Pentagon’un tepesine atanınca, sırayı askerlerimizin başına çuval geçirten Petraeus aldı.
İşte CIA’nın bu yeni başkanı, bir yıl içinde üç kez Türkiye’de ve her seferinde Tayyip Erdoğan ile saatlerce kapalı kapıların ardında görüşüyor.
Soruyorum bir ülkenin Başbakanı, üç ayda bir kendi muhatabı olmayan CIA gibi misyonu tescilli bir istihbarat kurumu ile kapıları kapatıp fısıldaşması normal mi?
Değilse, toplumda neden buna infial ya da tepki yok.
Ey CHP ve ey MHP siz ne için varsınız!
***
Muhalif gazeteci olursanız başınıza bunlar gelir
1) Bütün devlet bürokrasisi sakıncalı muamelesi yapar.
2) Türlü tezgahlarla, her an tutuklanma riski altında olursunuz.
3) Güce tapan ya da güçten korkanlar size mesafe koyar.
4)Pek çok tanıdık, dinlenirim ne me lazım deyip telefonunuza çıkmaz.
5) Yargıda bir davanız varsa, zaten muhalif ve elimize düştü mantığıyla cezalandırılırsınız.
6) Marjinalize olur, topyekün dışlanırsınız!
7) Ortala toplum gıyapta, “Salak, memleketi kurtarmak sanki ona kaldı” der.
8) Medya elit ve baronları tarafından vebalı gibi görünürsünüz!
9) Hakim medya, sizi peşinen Ergenkoncu, ulusalcı, Baasçı, din düşmanı, askerin adamı ilan eder!
Yorum Gönder