Dinci yobazların asırlar boyu ülkeye vermedikleri zararlar kalmıyor. Osmanlı İmparatorluğu bunların melanetlerinden batıyor.
Şimdiki Atatürk düşmanlıkları ise yüce kurtarıcının İslam’ı “bu din virüslerinden” temizlemiş olmasından kaynaklanıyor.
Atatürk, hilafeti kaldırıp, laikliği getirmekle dini yok etti tezviratlarıyla yıllarca halkı zehirliyorlar.
Oysa Yavuz Sultan Selim’in halifeliği getirip sultanları Zıllullah-ı Ruy-i Zemin (Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi) olarak tanımlamalarıyla Osmanlı, önce duraklama sonra batma sürecine giriyor.
Atatürk din bezirganlığına son verdiği için bu “din tüccarları” yıllardır yer altına çekiliyor, şimdi AKP ile hortluyor, bir pıtrak gibi ülkeyi sarıyorlar.
Osmanlıyı batıran yobaz zihniyet bu kez Laik Cumhuriyet’e musallat oluyor. Bunun için imam hatip okulları arka bahçe olarak kullanılıyor.
Tayyip Erdoğan 1994 yılında bütün okullar “imam hatip” olacak diyor. Şimdi 4+4+4 molla eğitimiyle bunu gerçekleştiriyorlar. Demokrasiyi “amaç değil, araç olarak kullanacağız” diyor. Bu söylemi uygularken sadece Atatürk ruhundan ödleri kopuyor. Bu nedenle ona olan minnet ve sevgiyi beyinlerden kazımak, onun ismini ve devrimlerini yok etmek tek icraatları oluyor.
Kız öğrencilerin bacakları göründüğü için “19 Mayıs ve 23 Nisan Bayram şölenleri” iptal ediliyor. Anayasadan Atatürkçülük deyim ve ilkeleri kaldırılıyor. Atatürk heykellerinin önüne çelenk koymak
yasaklanıyor.
Bir ilin müftüsü bir düğün, bir toplantıda, karısının oynamasına izin veren kocanın deyyus olduğunu fetva
buyuruyor. Bu soytarılıklar saymakla bitmiyor.
Allahlık medya-sözde bilim adamı aydın kimlikli mahlukat bu soytarılıklara en ufak bir tepki göstermiyor. Böyle ruhsuz bir aydınlar güruhuna yalnız bizim ülkemizde tanık olunuyor.
Atatürk döneminde devlet kademesinde yandaş, kandaş hiçbir yolsuzluğa tanık olunmuyor
Kimse Atatürk’e dinsiz deyip, kendileri evliya kesilenlerin ağzının payını veremiyor. Şöyle ki:
Atatürk bunlardan çok daha Müslüman’dı:
Çünkü Atatürk hırsız değildi, cehennemlik bir suç olan yetim hakkı yemiyor. Balık baştan kokmuyor,
Hiçbir Başbakan, Bakan ya da milletvekilinin en ufak bir hırsızlık olayına tanık olunmuyor,
Deniz Feneri’yle fakir fukaraya yardım diye toplanan “41 milyon Euro’yu hortumlamıyordu.”
Dinin lanetlediği yalan, dolanla halkı kandırmıyor. İnsanları dininden, imanından etmiyor,
Ankara-İstanbul belediyelerinde 60-70 milyar doları aşan imar vurgunlarıyla devleti soydurmuyor,
Emperyalist keferelerle şeriklik yapıp onların taşeronluğu ya da tetikçiliğini yapmıyordu.
Atatürk bunlardan çok daha Müslüman’dı.
O olmasaydı bugün vatan sathında ezan değil çan sesleri yükselecekti.
Özellikle Başbakan’a sorulmalıdır:
Dünya medyası, tüm liderler, tarihçiler, devlet adamları Atatürk’ü mucize zafer ve çağını aşan devrimleriyle 20’nci asrın lideri olarak belirliyor. 7 düvelle savaşıp, kurtardığı ülkesini 20’nci asrın yıldız ülkesi yapıyor.
Atatürk bu ülkeye ne gibi hata ve kötülükler yaptı da ona bu denli nankör, hain ve hayasızca saldırıyorlar.
Dünyada, yüce kurtarıcısına bu denli hayasızlıkları reva gören başka bir ülkeyi de tarih yazmıyor.
Türkiye kan ağlıyor bunlar Atatürk’le uğraşıyor
Tayyip Erdoğan’ın eş başkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi Güneydoğu’da bağımsız bir Kürt devletini
öngörüyor. Bu nedenle ardı, arkası kesilmeyen şehitler AKP’nin ürünü oluyor.
Eğer AKP iktidarı terörün yok edilmesini isteseydi;
2001’de Güneydoğu’da terörü sıfırlayan Albay ve paşaları “terörist gizli tanıklıklarıyla” zindana attırmaz,
Silivri’de Türk Ordusu’nu çökertip PKK’nın ekmeğine yağ sürdürmez,
Habur’da PKK’ya teslimiyet seremonisi düzenleme gafletine düşmezdi.
Eğer Başbakanın terörü önleme iradesi olsaydı;
“İmralı ile görüştüğümüzü söyleyenler alçak, namussuzdur” diye kükreyip Oslo’da PKK ile “taviz” görüşmesi belgelenince “ben değil devlet görüştü” deme garabetine düşmezdi.
Ve özellikle, Saddamı yok edip Kuzey Irak’ı Kürdistan yapan ABD’ye uyup şimdi de Esad’ı yok ederek Kuzey Suriye’yi PKK’ya teslim oyununa gelmezdi.
Artık Arap fellahlar bile uyanıyor. Bizim halkımız krizalit uykusunda.
Başka bir ülkede olsa halk, “yahu siz bu ülkeyi nereye götürmek istiyorsunuz?” diye gök kubbeyi başlarına
indirirdi.
1933’te Tahran gazetesinde “Tanrı bir ülkeye yardım etmek, elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal
gibi bir deha getirir” diyen bir baş makale yayınlanıyor.
Demek ki Atatürk’e yapılan tüm bu hayasızlıklar Tanrı’yı kızdırdı ki “başımıza bunları musallat ederek” bizi cezalandırıyor.
Yorum Gönder