Devlet Megalomanyak Olabilir mi? - Deniz Kavukçuoğlu

Yunanca kökenli “megalomani” sözcüğü tıp dilinde “büyüklük hezeyanı” karşılığında kullanılıyor. Bu hezeyana tutulmuş insanlara ise halk arasında “megalomanyak” deniyor. Büyüklük hezeyanı kendi başına bir hastalık değilse de kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırması biçiminde ortaya çıkıyor. Büyüklük hezeyanları kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inanmalara dayanıyor.
Megalomaninin, kendini önemseme duygusunun gerçekliğe dayanıp abartılı bir biçim alan, aşırı bir özgüven duygusuyla karıştırılmaması gerekiyor.
***
Megalomani genellikle iki ayrı tipte ortaya çıkar.
İlkinde, huzursuzluk, gevezelik, sinirlilik belirtilerinin eşlik ettiği, büyüklük inancı ve davranışlarıyla bir mani olarak belirir.
İkincisinde ise kişide olağandışı niteliklere, güç ve zenginliğe sahip olması doğalmış gibi davranışlar ortaya çıkar. Bu tip megalomanide çoğu zaman başkalarının kötülükleriyle karşı karşıya kalındığı konusunda da hezeyanlar görülür.
Megalomanide, gerçeklikle kesinlikle ilgisi olmayan hezeyanlar söz konusudur. Örneğin, dar gelirli bir megaloman dünyanın en zengin adamıymış gibi davranabilir ya da gücü ayakta durmaya bile yetmeyen biri her önüne gelene meydan okuyabilir. Bunlar kişinin kendine zararı olan hezeyanlardır. Fakat bazı hezeyanlar vardır ki sonuçları çok geniş kitleleri, hatta insanlığı etkiler.
Bu tür hezeyanların korkunç sonuçlarından birine 1976-1979 yılları arasında Kamboçya’da tanık olunmuştur. 1975 yılında silahlı bir ayaklanmayla iktidarı ele geçiren Kızıl Kmerlerin lideri Pol Pot, ülkede insanlar arasında eşitlik sağlamak adına bir milyona yakın Kamboçyalıyı rejime ihanet suçlamasıyla ölüme göndermiştir. Adolf Hitler’in hezeyanları ise 1939 yılından başlayarak 1945 mayıs ayına kadar Avrupa’da elli milyon insanın ölümüne yol açmıştır.
Tarihte daha birçok benzerleri görülmüş olan Pol Pot, Adolf Hitler gibi megalomanyaklar, başkalarında bulunmayan üstün niteliklere sahip olduklarına, dünyayı, insanlığı doğru yola getirmek, yenilemek gibi misyonları olduğuna inanmışlardır.
***
Şimdi yazımızın başlığındaki sorumuza gelelim. Devlet de megalomanyak olabilir mi? Her ne kadar megalomani insana özel bir rahatsızlıksa da bir devlet de megalomanyak olabilir.
Büyüklük hezeyanına tutulmuş siyasal kişiler, genellikle toplumun ortalama algı düzeyine uygun ve onun beklediği içerikte konuşan demagoglardır. Bunlar ilkin kendi yakın çevrelerini hezeyanlarına inandırırlar ve giderek genişleyen bu çevre ile birlikte iktidara yürürler.
İktidar ele geçirildikten sonra devletin tüm kurumları ve bürokrasisi büyüklük hezeyanının kaynağı olan erk tarafından yeniden yapılandırılır. Devlet, bu hezeyana ayak uyduramayan kişilerden arındırılırken, toplum da güvenlik güçleri ve yargı işbirliğiyle bu hezeyanın yansımalarına karşı çıkan ya da gidişin hayırlı bir gidiş olmadığı konusunda kamuoyunu uyaran “karşıt unsurlardan” temizlenir.
Bu tür devletlerin en belirgin ortak özelliklerinden biri de cezaevlerinin doluluğudur. Bu duruma son vermek amacıyla cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu fazlaları Nazi Almanya’sında fırınlarda yakılmış, Pol Pot Kamboçya’sında ise sorgusuz sualsiz kurşuna dizilmiştir.
Sonuçta devlet megalomanyaklaştırılır.
Megalomanyaklaştırılan devlet, komşuları için de sürekli bir tehdit unsurudur.
Ne var ki megalomanyak devletlerin sonu hep hüsran olmuştur.
Tanrı’nın bir lütfudur ki bizim sağlam bir demokrasimiz, demokrasiye yürekten inanmış yöneticilerimiz vardır. Devletimiz ise bırakın büyüklük hezeyanını, giderek saydamlaşan alçakgönüllü bir hizmet aygıtına dönüşmektedir.
Yoksa halimiz nice olurdu? Düşünmek bile istemiyor insan.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget