Dış Politikada Riskler - Öztin Akgüç

Dış politikada riskler; yönetim riski, moral güç yetersizliği, yeterli lojistik destek sağlayamaması, emperyal güçlerin emelleri ve tuzakları başlıkları altında toplanabilir...
• Hemen her alanda olduğu gibi dış politikada da başarı ya da başarısızlıkta belirleyici etken, yönetim becerisi, yöneticilerin nitelikleridir. Dış politikada fevri hareket edilmemeli, takıyye, gösteriş yapılmamalı, ilkesiz, amaçsız davranılmamalıdır. Yaşamlarda başarısı olmayan, ezik, kompleksli, pohpohtan, övgüden, övünmeden hoşlanan, yönlendirilebilen, özgüveni eksik, ödün vermeye yaktın yöneticilerle dış politikada başarı kazanılamaz. En büyük risk, tehlike, yöneticilerin kritik anlarda, zamanında, doğru, sağlıklı karar alamamalıdır.
Dış politikada kırmızı çizgiler çiziliyorsa, burada pazarlık yapılamaz; ödün verilemez, marjlı, pazarlık paylı kırmızı çizgi çizilemez. Kırmızı çizgi ihlali, bıçağın kemiğe dayanmasıdır. Bıçak kemiğe dayandığı zaman da ne pahasına olursa olsun gereken yapılmalıdır. Kırmızı çizgi çizilirken blöf yapılmamalı, belki göz korkuturuz anlayışıyla hareket edilmemelidir.
• Bir ülkenin en büyük gücü, halkının moral gücüdür. Halkın yılgınlığa düşmesi, özgüvenini yitirmesi, ne yapabiliriz ki çaresizliğine kapılması, yıkım ve tutsaklıkla sonuçlanır. Bu bağlamda yine Atatürk’ten alıntı yapayım:
“Dış güçlere karşı kurulan cepheler iki nitelikte düşünülebilir. İç cephe, dış cephe... Temel olan, bütün milletin oluşturduğu iç cephedir. Dış cephe, ordunun doğrudan doğruya dış güçlere, düşmana karşı oluşturduğu cephedir. Bu cephe sarılabilir, yenilebilir. Bu durum hiçbir zaman bir milleti, bir ülkeyi yok edemez. Ülkeyi temelden çökerten, yıkan, tutsak eden, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden iyi bilen dış güçler, bu cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden iyi bilen dış güçler, bu cephenin yıkılması için yüzyıllardır çalışmışlardır, çalışmaktadırlar. Kaleyi içerden ele geçirmek, dışarıdan zorlamaktan daha kolaydır. Bu amaçla içimize arabozucu (müfsit) mikropların sokulduğu söylenebilir.”
Halkımız, özellikle terör olayları ile yılgınlığa düşürülmeye çalışılmakta, insani amaç söylemleri altında çaresizliğe, “ver kurtul” anlayışına sürüklenmektedir.
Kimse savaş istemez; kimse anaların ağlamasını istemez. Ama ne yazık ki çoğu zaman ülke ağlamasın diye analar ağlamaktadır. Atatürk’ün uyardığı gibi, bu ülkede çeşitli kılıklara giren müfsit mikroplara karşı dikkatli olmak zorundayız.
• Ekonomik gücün yetersizliği, dış cepheye yeterli lojistik desteğini verilememesi önemli bir eksiklik, risktir.
Dedem, topçu Miralay Halit, Galiçya, Çanakkale cephelerinde savaşmıştı. Savaş anılarını anlatırken, savaşmak için namlunun ucunu fabrikaya bağlamanın önemini vurgulardı. Günümüzün diliyle, savunma sanayiinin önemini dile getirirdi. Savunma sanayiine kaynak ayıracağımıza, bunu sağlık, eğitim hizmetleri, kültür etkinlikleri için harcayalım. Kim bu insani öneriye karşı çıkar? Ancak barış söylemleri, sloganlar ne ölçüde içtenlikli, yaşama uygun? İrdelemek gerekir.
Uluslararası kuruluşların hesaplamalarına göre, dünya savunma harcamalarının yıllık tutarı 1.5 trilyon USD’yi (ABD Doları) aşmaktadır. Bu harcamaların yaklaşık yüzde 40.0’ını dünyaya barış ve demokrasi götürmenin şampiyonluğunu yapan ABD yapmaktadır. Savunma harcamaları açısından ilk 10’da ABD dışında Çin, Fransa, İngiltere, Rusya, Japonya, Almanya, İtalya, Hindistan, S. Arabistan yer almaktadır. Savunma sanayii günümüzde ulusal gücü geliştirme açısından önem taşımaktadır. Türkiye’nin, devlet eliyle, KİT’ler aracılığı ile savunma sanayiini geliştirmesi, hem dış etkinlik hem ekonomik ve siyasal bağımsızlık açısından önem taşımaktadır. Savunma sanayii harcamaları tümüyle de savurganlık sayılamaz. Savunma sanayii teknolojik gelişmeye katkıda bulunmakta, hatta bazı alanlarda öncülük etmektedir. Ayrıca ihracat ve ihracat endüstrilerinin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.
• Dış güçlerin ayartılarına (iğvasına) kapılmamak gerekir. Dış politikada ayakoyunu, komplo, yanlış yönlendirme, uzun süreli amaçlarını alalama yaygındır. Bu nedenle dış güçleri iyi tanımak, taktiklerini, statejilerini bilmek gerekir. Türkiye’nin coğrafi konumu Türkiye’ye önem kazandırıldığı gibi, beraberinde riskler de getirmektedir. Jeopolitik gereği de dış güçlerin iğvasına, yönlendirmelerine kapılmamak gerekir. Septik, şüpheci olmak dış politikada daha da önemlidir. Dış güçlerin, dedektör gibi, ülkede kendi işlerine yarayacak insan madenini buldukları gözden kaçmamalıdır.
Gerçekten yurtta sulh cihanda sulh istiyorsak ulusal gücümüzü, en azından yukarıdaki riskleri de göz önünde tutarak geliştirmemiz gerekir...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget