Dün bu sütunlarda Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin Başbakan’la yakınlaşmasından söz etmiştim.
Yakından tanıdığım CHP’li bir belediye başkanı sabahın köründe aradı ve “Battal İlgezdi’yi savunacak değilim ve partimi seviyorum” diye söze girdi.
Sonra da CHP Genel Merkezi’nin yerel yöneticilere ilgisizliğinden yakınıp şöyle devam etti:
***
“AKP, muhalif belediyelere göz açtırmıyor... Başkanlık binalarında Ankara’dan görevlendirilen müfettişlerden geçilmiyor... İçtiğimiz suya, gittiğimiz tuvalete kadar takipte ve incelemedeyiz... Müfettişlerin biri gidip biri geliyor. Bu arada İzmir, Kadıköy, Kartal, Adalar başta olmak üzere birçok belediyemiz sabahın kör vaktinde polisler tarafından basıldı. Evraklara, bilgisayarlara el konuldu.
Sonuçta hiçbir şey çıkmadı.
Birçok belediye başkanımız da İçişleri Bakanlığı tarafından, hiçbir gerekçe gösterilmeden görevden alındı. Tamamına yakını da Danıştay tarafından görevlerine iade edildi.
Bu arada tamamı adli süreç bitene kadar, yani yıllarca zan altında bırakıldı.
Hırsız, dolandırıcı muamelesi gördü. Ve ne ilginçtir ki; bu zor günlerde CHP Genel Merkezi, İzmir Büyükşehir Belediyesi hariç hiçbirine sahip çıkmadı.
Örneğin Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, ‘Genel Başkanım nerede, neden bana sahip çıkmıyor? Ben üvey evlat mıyım?’ diye açık açık isyan bile etti ama yine de el uzatan olmadı. Sonra Başbakan’a altın kemer taktı diye neredeyse hain ilan edildi.
Aynı şey; Kadıköy, Kartal, Adalar, Güllük, Bozdoğan, Kuyucak, Didim, Kuşadası ve Yalıkavak belediyelerinde de yaşandı. Hiçbir belediye başkanı, yaşadıkları o yıpratıcı zaman diliminde arkasında CHP Genel Merkezi’nin gücünü ve desteğini hissetmedi.
Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan’ınki tam ibretlik bir örnek... Saruhan önceki dönemde de CHP’den seçilmişti. Seçimlere bir yıl kala İçişleri Bakanı tarafından görevden alındı. Tekrar seçimlere girdi ve yüzde 65 gibi rekor bir oyla kazandı. Bu kez; daha hiçbir icraat yapmasına fırsat bırakılmadan ilk bir-bir buçuk ayda görevden alındı. Tam iki sene mahkemelerle uğraştı. Ve sonunda göreve iade edildi... Ne görevden alındığı zaman, ne de iade edildiğinde tek CHP yönetici tarafından aranmadı. Göreve iade edildikten sonra bir yakınını kaybetti; il ve ilçe örgütünden bir kişi bile arayıp, ‘Başın sağ olsun’ demedi. Sonuçta o da 15 gün önce CHP’den istifa etti.
CHP Genel Merkezi, belediyeleri arasında ayrımcılık yapmamalı ve çok zor koşullar altında hem görev yapmaya hem de CHP’ye leke düşürmemeye çalışan bizim gibi başkanlarına sahip çıkmalı... Aksi takdirde AKP’yle de Başbakan’la da yakın temas kaçınılmazdır!”
***
Bu yazı; CHP Genel Merkezi ve Sayın Kılıçdaroğlu tarafından ne kadar ciddiye alınır bilmiyorum.
Ama AKP’nin yerel seçim için kampanya çalışmalarına başladığı şu günlerde CHP’li belediyelerde art arda bir “istifa dalgası” başladığını görürseniz şaşırmayın...
Çünkü CHP’li belediye başkanlarının sinirleri burunlarında...
Hele bir de yeniden aday gösterilmeyeceklerini hissederlerse... İşte o zaman patlamaları kaçınılmaz!
Kısacası, CHP’yi çok yakında bir “başkanlar isyanı dalgası” bekliyor...
“Demokrasiye ve değişime” odaklanan CHP’nin çiçeği burnunda Parti Meclisi üyelerine duyurulur!
*****
GÜNÜN SORUSU
Son bir yıldır Esad yönetiminin yıkılması için ABD’nin ve diğer Batılı ülkelerin desteklediği silahlı muhalif güçlere destek veren AKP’li arkadaşlar, Güneydoğu sınırımıza yakın yerleşim bölgelerinin PKK’nın kontrolüne geçmesinden sonra suspus oldular... Sorum onlara:
Türkiye’yi nasıl bir belaya bulaştırdığınızı ve “dört parçalı Büyük Kürdistan” hedefinin ikinci parçasını kendi ellerinizle kurdurttuğunuzu nihayet fark ettiniz mi?
*****
SEVDA’NIN KÖY İZLENİMLERİ (SON)
Türkiye Gençlik Birliği üyesi Sevda Gül Tuncer bir grup arkadaşıyla Malatya’da kayısı toplayan köylülerin yanına gitti ve bir hafta çalıştı... İzlenimlerini de gününü gününe bizimle paylaştı. Sevda’nın Malatya’ya vedasıyla bu diziyi bitiriyoruz:
7.GÜN
Bugün son gün... Son patiklerimizi yapıyoruz, artık sallanacak ağaç kalmadı. Son kayısıları topluyoruz, son yemeklerimizi yiyoruz...
Yedi gün önceki Sevda ile şimdiki arasında çok değişiklik oldu:
Bir kere kolları bacakları yaralı, daha yorgun, daha umutlu...
Benim otobüsüm saat 14.00’te olduğundan 12.00’de ayrılmam gerekiyor bahçeden.
Benim gibi erken çıkacak arkadaşlarla hazırlanıyoruz ve köylü ağabey ve ablalarımıza veda etmek üzere yanlarına gidiyoruz. Onlar işlerine devam ediyorlar, edecekler de...
“Bizi unutmayın” diyorlar, “Burada gördüklerinizi, yaşadıklarınızı... “Sizler ilerde hâkim, doktor, avukat, milletvekili olacaksınız burada gördüklerinizi unutmayın ki o zaman ona göre davranasınız...”
İşte biz de buraya tam bu sebeple gelmiştik aslında.
Bizler, bu ülkeyi ileride yönetecek olanlar, artık çok daha başka bakacağız buralara eminim.
Şimdi yönetenler buralardan geçtiler mi geçmediler mi bilmiyorum ama ya geçmemişler ya da geçtilerse de unutmuş veya ihanet etmişler...
Hoşçakal Malatya...
Hoşçakalın bereketli kayısı ağaçları...
Hoşçakalın yaralı ruhlu, umutsuz ağabeyler, kayısı çekirdeğini andıran güzel gözlerini hüzün bürümüş ablalar...
Hiç kuşkunuz olmasın; asla unutmayacağız sizi!
Yorum Gönder