Bir Hapislik Korkusu, Bir Cesaret - Hikmet Çetinkaya

Yıldızların denize doğru aktığı gecelerde, kül rengi bir uyku gözkapaklarımın üzerinde geziniyor...
Umutları savuran tutkular, şarkılar, şiirler ışık yağmurunun altında, geçmiş zaman öykülerini anımsatıyor.
Hafif bir esinti...
Elim dokunduğunda bir yerlere, evrenin yeniden kurulduğunu düşünürüm.
Bir bakarım tükenmişim...
Gözkapaklarım kapanır...
Sönüp giden o insanlar ışık yağmurunun altında yürürken, zamana nasıl yenik düştüğümüzü, bunca acıları, kıyımları nasıl anımsadığımı kareli bir deftere yazmak isterim.
Sahi yaşamak nedir benim, sizin, tüm toplum için, insanlar için?..
Pek yanıt veren çıkmaz...
Başından mermiyle vurulan bir çocuk, yıllar sonra bu gerçeğin ortaya çıkması...
İçinizi acıttı mı sizin de?
ABD’deki Batman katliamı, Şam’da patlayan bir bomba.
İzmir’de Melike Demirel adlı genç kız ve sevgilisi Gürcan Çelen...
Önce Melike’yi pompalı tüfekle öldürüp ardından aynı silahla intihar eden Gürcan!
Sahi kaç kadın cinayeti işleniyor günde benim ülkemde? Kaç genç kız intihar ediyor?
***
Buğulu aynaların, ölmüş alevlerin içinde yaşıyoruz...
Şairin dediği gibi, dağılan saçlarımızın, içli türkülerin, her ulustan güçlü insanların, sonsuz sıcaklığın, uçsuz bucaksız bir göğün, tükenmeyen umutların içinde yuvarlanıp gidiyoruz.
Bunları yaparken demokrasinin ve özgürlüklerin bir yaşam biçimi olduğunu unutuyoruz.
Korkuyoruz, ürküyoruz...
Neden ve niçin?
Neredeyse düşünmenin suç sayıldığı bir dönemden geçerken, başı dik insan görmek zor!
Sahtekârların cenneti olmuş benim güzel ülkem...
Soygun, vurgun, talan, rüşvet, ispiyon!
Bunca acılar, savaşlar yüreğimizin derinliğinde hiç iz bırakmamış...
Ortadoğu kaynıyor, yanı başımızdaki Suriye bir mezhep savaşına doğru gidiyor.
Nerede kaldı “Arap Baharı” söyler misiniz?
Denizin bittiği yerde sonu gelmez öpüşlerle, havaya, suya, yaprağa, güneşe, yıldızlara doğru koşmak, çağı yakalamak varken bu akan kan niye?
Suriye’de patlayan bombalarla, açılan ateşlerle çocuklar ve kadınlar ölüyor.
Masum insanlar!
Kardeş kanı akıyor...
Benim ülkemde kadına şiddet giderek ivme kazanıyor...
***
Yokluğun cehenneminde dolaşan insanlar, acıları, hüzünleri bir kıyıya itip, sevgiyi, umudu, aşkı yakalayabiliyor mu?
Zindanların tıka basa dolu olduğu bir ülkedeyiz...
Toplumun sevgiye gereksinimi var.
Kadın cinayetlerine, şiddete alkış tutanlar bakın ne diyor:
“Erkek kadını boş yere dövmez, öldürmez, mutlaka bir suçu vardır!”
Bu çağda bu kafa!
Bir gece bunları düşündüm uzun uzun...
Sonra aklıma Şükran Kurdakul’un dizeleri geldi:
“Bir hapislik korkusu, bir cesaret
Bir seferberlik karanlığı, bir ışık
Bir kitap, her yaprağında anıların kanı
Bir şarkı alanlara sığmayan
Bir heves denize çıkar gibi
Bir sevda dar gelir damarlarına
Bir resim, kendini arayanlardan biri
Bir kuşku soranlardan sormayanlara
Bir gerçek dünyaların gerçeği
Bir kadın senin gibi
Bir adam benim gibi.”
***
Yıldızların denize aktığı bir gece, ölen çocuklar, kadınlar...
Bir yalnızlık!
Bir hüzün!
Gözkapaklarımın üzerinde uyku hali...
Akvaryumda küçük kırmızı bir balık, alaycı gülümsemeyle beni seyrederken belki şöyle diyordu:
“Ben de tutsağım sizin gibi!”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget