Fethullah Hoca’nın iktisadı - Özdemir İnce

Fethullah Hoca ile dalga geçtiğim sanılabilir. Kesinlikle sanılmasın! Ben büyüye, üfürük işlerine hiç inanmam. İnanmam ama ailem “yüğrük” denilen bir çocuk hastalığının ocağıymış, iyileştirme gücü erkeklerin elinde olduğu ve ailenin yetişkin erkekleri (laik Cumhuriyetçi ve CHP’li) kesinlikle böyle bir şey yapmadığı için, çocukluğumda köylüler peşimden koşardı ama ben de çocuklara elimi sürmezdim.

Ama biri bana havada uçtuğunu söylese buna inanacak kadar safım, ancak uçması gerektiğinde uçamaz ise külahları değişiriz.

‘Bilim ve Gelecek’in yalancısıyım

Bilim ve Gelecek Dergisi 98. sayısında (Nisan 2012) ve “Hoca’nın İlmi” kitabında, Cemaat A.Ş.’nin teorik temellerinden birini, “Hoca’nın İktisadı”nı inceliyor. Dergi ve kitapta, Uğur Erözman’ın “Cemaat A.Ş.’nin teorik temeli: Hoca’nın İktisadı” ve Baha Okar’ın “Dindarlık söyleminin perdelediği iktisadi gerçek” başlıklı yazıları var.
Şimdi “Hoca’nın İdeal Toplumu” adlı bölümde yer alan konuların başlıklarını aktaralım:
“Üstün toplum Allah’ın emri; Cemaatleşmiş bir toplum; Toplumun temel bileşeni olarak din; Proletaryanın isyanı cennet içinmiş; Hoca sanayi devrimine karşı; Yönetilen akıllı olsun, yönetene sorun çıkarmasın!...”

Hoca’nın ekonomik sistemi

“Ekonomik kriz nasıl önlenir?; Kapitalizme övgüler; İşçi de çalışsın, arabası-villası olsun!; Komünizm, yoldan çıkan kapitalistlere Allah’ın verdiği belaymış!; Hoca bir paragrafta komünizmi çökertiyor; Mülk edinme insan doğasında var!; İslam iktisadı, kurucusu Allah olduğu için diğerlerinden üstündür!; Cemaat’e bağlan, rakibini alt et!; İktisadi yasalar değil, Allah’ın rızası; Mülk Allah’ındır, kavgaya gerek yoktur!; Ne yapalım, Allah sana bu rolü biçmiş!; Sınıf mücadelesini boş ver, cihad et!; İşçi iktidarı değil, inananların iktidarı; Ganimet meşrudur, artık almaya başlayalım!; Malını verirsen günah serbest!; Sermaye edinmemin ‘ince’ yolları; Greve gerek yok, çözeriz!; Kovandaki suyu başkasının kovasına boşaltmak iyidir; banka budur!”

Dikkate alınması gereken örnekler

“Müslümanlarla savaşanlar ya Müslüman olacaklar, ya cizye vermeyi kabul edecekler, ya da üçüncü ve son olarak harp meydanını hakem seçeceklerdir. İşte harp meydanlarında kazanılan bu gelire ganimet denmektedir. Efendimiz, (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘Mü’minin en makbul rızkı, ganimetten gelen rızıktır’ buyurur. Belli devirlerde Müslümanlar ganimet yoluyla büyük zenginlikler elde etmişlerdir. Mesela, Ömer b. Abdülaziz devrinde gün gelmiş zekât verilecek kimse bulunamamıştır. Bu husus, fıkıh kitaplarında harp ve sulh konusuyla alâkalı bahislerde ariz ve amik olarak anlatılır.”
Pek güzel! Hoca’nın yazdıklarına inanmamak mümkün değil, çünkü tarihten örnekleri var. Dört Halife, Emeviler ve Abbasiler döneminde, gayri müslimlere karşı fetihler kazanılmış ve ülkeleri, küffara göre, soğan gibi soyulmuş. Devşirilen zenginlikler sayesinde Arap ülkesi bayındır olmuş ve zekât verilecek bir mümin bulunamamıştır.
Ne var ki, ganimetler üretime dönüşecek yatırımlara ayrılmadığı ve tamamı tüketime ve lükse harcandığı için, ortalıkta soyulacak soğan kalmayınca, ümmet-i Müslüman dımdızlak ortalıkta kalmıştır.
Tarih ve iktisat okumasını bilmeyen Selefîler, eski görkemli dönemlere dönüp ganimetler kazanamayacaklarını anlayınca, kadınları kapatarak fetih yapma yolunu seçmişlerdir.

Ancak bir sorun var

Laik okullarda ciddi tarih okuyanlar, Osmanlıların da Arap fatihlere öykündüklerini bilirler. Osmanlı da ortalıkta soyulacak soğan kalmayınca ve soğan üreticileri bostanlarına sahip çıkınca avucunu yalamaya başlamış, kazanılan ganimetlerle bir kapitalist toplum yaratılamadığı için sefil düşmüş ve gavura el açmıştır.
Ulema elbette bu durumu değerlendirmiş, zayıf düşüp geri kalmanın başlıca suçlusunun açılıp-saçılan kadınlar olduğuna karar vermiş. Bunu çok iyi kavrayan AKP, kadınları kapatarak ekonomiyi düzeltmek yoluna gitmiş ve nitekim (kimilerine göre, bana göre değil) başarılı da olmuştur.
Ancak, AKP’nin aklında ganimet ekonomisi egemenliğini sürdürmekte, Hoca Efendi’nin tavsiye ettiği gibi küffara karşı ganimet seferine çıkamayınca işçi, emekçi, emekli ve köylüyü soymaya dayanan “içerden ganimet” kazanma yöntemine başvurmak zorunda kalmıştır.
Hoca Efendi’nin iktisadi yöntemini Avrupa’da uygulamak olanağı bulamayan AKP hükümeti, iç ganimet daha doğrusu “kendi soğanını soyma” yönteminin dışında, Müslüman ülkelere karşı ganimet seferine çıkmayı planlamaya başlamış ve bir bahane bulup kapı komşusu ve biraderi Esat Efendi’nin evine girmeyi kafasına koymuştur.
Barışa ve toplumsal üretime dayanan ekonomi sistemine inanan bendeniz, kuşkusuz, savaşmak suretiyle elde edilen Müslüman malları helal midir, bu konuda herhangi bir fikir beyanında bulunamam. Sormak için, Virginia’ya gitmeye kalkışsam 10 yıllık ABD vizem iptal edilir. Ayrıca, tutar, Hoca Efendi’ye grev yapan işçi sınıfının cennete gitme olasılığını sorarım. Ardından iyice azıp “Hocam, İncil’de (Matta,19:24) zenginlerle ilgili bir ayet var. Güya zenginlerin cennete gitmesi devenin iğne deliğinden geçmesinden zormuş. Bu ne anlama geliyor, Kur’an’da böyle ayetler var mı, para biriktirmek, zenginleşmek caiz midir?” diye densizlik edebilirim. Dolayısıyla ben karışmam. Herkes kendi başının çaresine baksın!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget