Soner Geleceğin Manşetlerini Yazmış - Mustafa Balbay

Silivri kitaplığına bir yapıt daha eklendi. Soner Yalçın’ın “Samizdat, Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı” kitabı, tarih
mahkemesinin en önemli belgelerinden biri olarak yerini aldı.
Soner, duvar komşum. Kapı komşuluğu yasak olunca, bu tanım daha uygun düşecek. O, F-2 koğuşunda kalıyor, ben F-3 alt. İkimizin havalandırma boşluğu arasında 7 metrelik duvar var. Duvara dönük bağırınca ses yankılanıyor ve tamamen anlaşılmaz hale geliyor. Sözcük sayısı üçü geçince ses yine bozuluyor. Bulutlar şahit.
Yüzümü gökyüzüne çevirip, “Soner, eline sağlık” diye bağırdım. Bir de okura dönüp bağırmak istedim:
Mahkemelerde savunma hakkımız kısıtlı, medyanın tartışma programlarına katılmamız olanaksız. Bu haksızlıklar ortamında Silivri sanıklarının kendilerini özgürce ifade edebildikleri tek ortam, kitap. Soner’in deyimiyle hakikatleri öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okuyun.
***
Samizdat, Soner Yalçın’ın en özgür yazdığı kitaplardan biri. Cezaevi özgürlük kavramına çok farklı anlamlar yüklüyor. Cezaevi koşullarına “varım” diyorsan, düşünce betonlardan, demirlerden daha sağlam hale geliyor, kâğıda kaleme bürünüyor, kitap haline gelip sonsuzlaşıyor.
Kitap bir yanıyla geleceğin manşetlerini içeriyor. Bugün sadece duyarlı çevreler ve kalemlerce bilinen, dile getirilen hukuksuzluklar bütün çıplaklığıyla ortaya konuyor. Gün geldiğinde Samizdat’a bakacaklar, bu günleri yargılamaya girişecekler. “Yasadışı delillerle insanlar hapsedilmiş”, “sahte tanıklar üretilmiş” diye manşetler atacaklar.
Kitap bir yanıyla belgesel niteliği taşıyor. Silivri davalarının kurgusunun nasıl yapıldığını, nasıl bir “hukukla” hareket edildiğini, sorumlu makamların yasaların gereklerini yerine getirip getirmeme seçeneklerini demokratik bir hak olarak nasıl kullandıklarını ortaya koyuyor.
Ne diyelim?
Herkes yasalar önünde eşittir ama, yasalar herkese eşit olarak uygulanmaz!
Kitap bir yanıyla “anı” türünü içeriyor. Bir kişiyi tutukladığınızda aynı zamanda onun ailesini, sevenlerini de tutuklamış oluyorsunuz. Soner’in 11 yaşındaki oğluyla hasretini, haftada 10 dakikalık telefon hakkını kullanırken oğlunun sesini duyduğu anda ne hissettiğini, 10. dakika dolup telefon tık diye kesildiğinde elindeki ahizeye nasıl baktığını yaşayan bilir.
Kitap bir yanıyla yakın gelecekte daha belirgin ortaya çıkacak “yeni hapishane edebiyatı”nın motiflerini içeriyor. 20. yüzyıl hapishanelerinde kalabalık koğuşlar vardı. Hapishaneye düşen aydınların beslendiği kaynakların başında öteki mahpuslar geliyordu. Silivri’de başlıca kaynak insanın kendisi. Yalnızlığın getirdiği duygu çeşitliliği doğal olarak kaleme de yansıyor.
Kitap bir yanıyla derin devletle mücadele sığlığından kesitler içeriyor. Soner’in 10-15 sayfada özetlediği soru-yanıtlı Türkiye’de ve Avrupa’da Gladio ile mücadele-mukavele ikilemi, sadece bugünün değil yarının da konusu.
Kitap bir yanıyla Silivri’den insan manzaralarını içeriyor. Yakın gelecekte belki bir ya da birkaç kişinin öyküsü Silivri ortaçağını anlatmaya yetecek.
***
Silivri’ye ilişkin kitapları ana bir bölümleme ile ikiye ayırabiliriz; savunma hakkı kısıtlanmış, tutuklu yargılanan insanlara saldıran, salt iddianamelere dayalı kitaplar ve tutuklu kişilerin gerçeği anlatan ve savunmalarını içeren kitapları...
Başlangıçta birinci grup daha baskındı. Zamanla dengelendi.
Okur katında hangi gruptaki kitapların daha inandırıcı olduğunu ortaya koyabilecek göstergelerden biri gazetelerin kitap eklerindeki listeler.
Nisanın üçüncü haftasındaki ilk 10 kitap arasında Samizdat’ın yanı sıra Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun yazdığı Sızıntı ile Ahmet Şık’ın malum “O” kitabı yer alıyordu.
Silivri’de sadece hukuk savaşı verilmiyor; direncin, insan onurunun, Türkiye gerçeklerinin de kitabı yazılıyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget