Dün gazetelerimize Anadolu Ajansı’nın, Lefkoşe çıkışlı bir haberi yansıdı. Haberi özetleyelim:
Ada’nın doğusunda açık denizde bulunan petrol ve doğalgaz yatakları için Rumlar, İsrail ile işbirliği yapacaklardı. İsrail ile Ada arasında boru hattı döşenecekti. Bu işbirliği biliniyordu. Habere göre İsrail Ada’da bir doğalgaz terminali kuracaktı. 10 milyar dolara mal olacak terminal için Rum Yönetimi’nin parası yoktu. Bu parayı İsrail karşılayacaktı.
Konu İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 16 Şubat’ta Güney Kıbrıs’a gittiğinde, Rum Yönetimi’nin başı Dimitris Hristofyas ile görüşmesinde ele alınmıştı.
Bu arada Dimitri, Benyamin’den İsrailli işadamlarının KKTC’de yatırım yapmamalarını istemişti. Benyamin de “Yatırımı yasaklayan yasayı bir günde Knesset’ten (meclis) geçireceğini” söyledikten sonra “Ancak…” demişti!
Bu sözcüğün ardından şu koşul gelmişti:
“Terminali de yaparız. Terminalin yapımı ve işletilmesi için 10 bin İsrailli Ada’ya gelecek. Onlar da ailelerini getirince 30 bin İsrailli gelmiş olacak. Bunları ve terminali korumak için 20 bin komandoyu yerleştireceğimiz bir hava ve deniz üssü isteriz…”
***
Haberi okuyunca garipsedim… Bir kere haberde hiçbir kaynak verilmiyordu! İkincisi bir terminal için 10 milyar dolarlık maliyet Acem palavrasını bile aşıyordu. Kimileri ya hesap bilmiyordu, ya da hiç dayak yememişlerdi! Ayrıca Ada’ya sıradan asker değil, 20 bin komando yerleştirilecekti!
Daha bu düşüncelerimi değerlendirmeye çalışırken İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bir açıklama yaptı. Açıklamada “Türk basınında İsrail askerlerinin Kıbrıs’a yerleştirileceği haberleri kesinlikle düş ürünüdür. Dayanaktan yoksundur. Gerçek değildir. Yalanların da ötesindedir…” deniliyordu. Bu yalanlamaya karşın TRT, haber bültenlerinde hâlâ haberi yayımlamayı sürdürüyordu.
Bu açıklama gelmeseydi ben de “palavranın palavrası” bir haberi bu köşeye şöyle aktaracaktım:
“Kıbrıs’taki güvenilir kaynaklara göre İsrail ikinci aşamada, komandolarını korumak için elindeki nükleer silahlardan bazılarını bu üsse yerleştirecekmiş!”
***
Şimdi bazı gerçeklere dönmeden önce İsrail ile bağlantılı bir başka habere değinelim. ABD’nin Şikago kentinde “Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (KAAÖ)” doruğu toplandı.
Bu toplantıdan önce basınımıza yansıyan Türk Dışişleri Bakanlığı çıkışlı bir haberi 27 Nisan’da biz de köşemize almıştık! Habere göre Türkiye, Şikago’daki toplantıya “İsrail’in de katılmasını veto” etmişti.
Sonradan anlaşıldı ki İsrail’den bu toplantıya katılmak için herhangi bir istem gelmemiş, başvuru yapılmamıştı!
***
Gelelim bir önemli gerçeğe… Malatya Kürecik’te bir erken uyarı radar üssü kuruldu. Üs sözde KAAÖ üssüydü! Oysa Şikago doruğundan gelen haberlerde ABD Başkanı Barack Husein Obama, Pentagon’a yeni talimat vermiş ve üs şimdi KAAÖ’ye yeni devredilecekmiş. Bakalım, üsse ABD dışından KAAÖ üyelerinden askerler, uzmanlar gelecek mi?
Türk topraklarındaki bu üsse Türk milletvekillerinin girişine, en ufak bir olayda mangalda kül koymayan Genelkurmay Başkanlığı’ndan değil izin, herhangi bir yanıt bile verilmedi. Bunun üzerine Türk milletvekillerinin izin için Amerikalılara başvurdukları gazetelere yansıdı.
Şimdi, buradaki önemli bir gerçeği konuyla bağlantılı güvendiğim bir yabancı kaynağa dayanarak söyleyeyim. Kürecek’te sağlanan bilgiler Ankara-Vaşington arasında paylaşılıyor. Ancak İsrail’i ilgilendiren veriler Pentagon’dan İsrail’e anında iletiliyor.
Üssün konumu nedeniyle İran’a yönelik olduğu da böylece anlaşılıyor.
***
27 Nisan’da bu köşede “Deniz Kızından Afrodit’e” başlıklı yazımızda Kıbrıs Adası’nın açığında denizde bulunan petrol ve doğalgaz yataklarının Yunanistan-Güney Kıbrıs-ABD ve İsrail arasında nasıl bir çıkar işbirliğine yol açtığını yazmıştık.
Bir zamanlar Türkiye ile bölgede hava ve deniz tatbikatı yapan ABD ile İsrail, şimdilerde aynı bölgede artık Yunanistan ile benzeri askeri tatbikat yapıyorlar.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıs dışında herhangi bir ülkeyle sorunu yoktu. Türkiye’nin, iki düşman komşu Suriye ve İsrail ile ayrı ayrı çıkar ilişkisi başarı ile sürüyordu. Çünkü Türkiye, “düşmanımın düşmanı, dostumdur” siyasasını değil, Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” siyasasını izliyordu.
Ancak “Genç Osmanlı” ruhu ile sözde “sıfır sorun” yaratılacağı havasıyla sahneye çıkan AKP hükümeti hem Suriye’yi hem de İsrail’i kendisine düşman etmeyi becermişti…
***
Ünlü Piri Reis’in adına gölge düşüren, onarım üzerine onarım geçirip taka konumuna düşen sismik gemisinin işe yaramadığı, yabancılardan kiralanan sismik araştırma gemileriyle de taşıma suyla değirmenin dönmediği anlaşıldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız bir açıklama yaptı. Açıklama özetle şöyle:
“Geniş çaplı, üç boyutlu arama yapacak bir gemi TPAO’ya satın alınacak. Alınması öngörülen gemiyi incelemeye bir heyet gönderildi. Geminin adı Barbaros Hayrettin olacak. Ayrıca Maden Tetkik Arama Enstitüsü için de yerli yapım bir sismik gemi inşa ediliyor…”
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Türkiye’nin karşısında siyasal ve ekonomik ittifaklar kurulmuş, Barbaros Hayrettin ise nal yerine, bundan sonra herhalde deniz kabuğu toplayacaktı.
Kıbrıs’ta İsrail’in üs kurmasına işin şakası, diyebiliriz. Ancak her şakada bir gerçek vardır. Daha şimdiden yörede hava ve deniz tatbikatları yapılıyor mu? Yapılıyor. KKTC üzerinde İsrail jetleri hava sahasını ihlal eden uçuşlar yapıyorlar mı? Yapıyorlar… İsrail, Türk savaş uçakları ile tanklarını onarıp modernleştirmiyor muydu? Modernleştiriyordu… Peki, şimdi bu iş nerede yapılıyor? Hiçbir yerde… Doğu Akdeniz Türkiye karşısında ısınıyor mu ısınıyor…
Yorum Gönder