Başkanlık tartışmasının gereksizliğine Prof. Özbudun’dan daha inandırıcı tanık az bulunur.
Prof. Dr. Ergun Özbudun VATAN’a verdiği mülâkatta kendince kesin hüküm niteliğinde bir görüş koyuyor:
“Türkiye’nin parlamenter sistemi terk edip bu kadar köklü bir değişikliğe geçmesini gerektiren hiçbir sebep yok. Siyasi istikrar olabileceği kadar mevcut. Ekonomik istikrar da var. Mevcut sistem bunları bize sağlıyor.”
Bu teşhisin sahibi olan bilim adamı, iktidara ters görüşler savunan bir muhalif değildir.
Tersine, AKP’nin anayasa taslağını hazırlayan kurulun bir üyesidir.
Ve o taslakta başkanlık öngörülmediğini belirtmekten başka bir önemli hatırlatma daha yapıyor:
“AK Parti’nin 2007 seçim beyannamesinde ilişkilerin parlamenter sistem esaslarına göre düzenleneceği ve cumhurbaşkanlığı yetkilerinin de bu şekilde gözden geçirileceği taahhüdü var. Zaten o grubu oluşturan 6 arkadaş, hepimiz parlamenter sistemin bize daha uygun olduğuna inanıyoruz. Bugün de öyle...”
Sadece Başbakan istiyor
Kolayca fark edileceği gibi bağımsız bilim çevreleri ve devlet adamı niteliği siyasetçiliğinin önünde giden kişiler Türkiye’yi parlamenter sistemden uzaklaştırmayı öneren rüzgârlara direniyorlar.
Halkı ve karar vericileri uyarmaya, uyandırmaya çalışıyorlar.
Netleşen gerçek şu:
Evet sistem değiştirmek için mecburiyet doğuran gerçek bir sebep bulunmuyor.
Başkanlık kazanının altındaki ateşi körükleyen neden, Başbakan’ın iktidarı hiç kimse ile paylaşmak istememesi inadıdır.
Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıktığı zaman ayak bağı istemiyor.
Ve bunu da şansa bırakmak niyetinde değil. Çünkü “Erdoğan’ın karizması, o tür engellerin üremesine izin vermez” diye rahat etmek yanıltıcı olabilir.
Buna ait bir ders, Özal’ın Çankaya tecrübesinde mevcuttur.
İktidarın sihri, uysal ve itaatkâr diye koltuğa oturttuğu Yıldırım Akbulut’u bile kartal gibi yapmış, Özal’ı pişman etmişti.
Kabahat sistemde değil
Prof. Özbudun’un en dikkate değer uyarısı bence şu:
“Başkanlık tartışması son derece tali ve yapay bir tartışma. Türkiye’nin çok acil çözülmesi gereken demokrasi sorunları var. Fikir özgürlüğü ve Kürt sorunu gibi...”
Bu parantezin içinde yer alan çok sayıda zorlu sorunlar Türkiye’yi dünyada “yarı özgür melez demokrasi” sınıfında utanmaya, ayıplanmaya mahkûm ediyor.
Türkiye’nin sistem tercihine dalmadan önce kazanması gereken demokrasi ve insan hakları kaliteleri var.
Bizim sıkıntımız parlamenter sistemden gelmiyor. Parlamenter sistemi bozan eksikler Başkanlık sistemi tercih edilse, onu da rezil edecektir.
Yargıyı iktidarın güdümünden çıkarmamış hiçbir sistem klasik demokrasi bile getiremez; değil ki ileri demokrasi!..
Bırakın her şeyi, ilişkilere bakın.. Başbakan’da alışkanlık oldu: Toplantıların ilk konuşmacısı oluyor. Konuşuyor, konuşuyor, kimseyi dinlemeden çıkıp gidiyor.
Hangi sistemi getirirseniz getirin bu alışkanlıktan, bu kabulden yalnız diktatör çıkar!
Yorum Gönder